Allah ne diye namaz kıl, oruç tut, içki içme, zina etme gibi kurallar koymuş? Bu özgürlüğe, doğallığa aykırı değil mi?
Özgürlük ve istediğini yapmak
CEVAP
Allahü teâlânın kural koymadığı mahlukları da var. Mesela aslan, geyik
dağda özgürce gezip dolaşırlar. Özgürlük ve doğallıktan kasıt, hayvan gibi başı
boş, serbest yaşamak olmasa gerek.
Önce sizi düşünelim. Küçük çocuğunuz, pis ve zararlı şeyleri yese, yeme
o pistir, zararlıdır der misiniz? Ateşe uzansa, cızzz yakar oder
misiniz? Yılana elini uzatsa, sakın dokunma sokar der misiniz?
Kışın sokağa çıplak çıksa, üşürsün hırkanı giy de çık der
misiniz? Derseniz, çocuk size baba benim özgürlüğüme karışma dese ne dersiniz?
En azından ben babayım, çocuğumun iyiliğini düşünmem gerekir, onun için böyle
söyledim dersiniz.
Evinizdeki eşyaları, rastgele hepsini üst üste bir odaya mı koydunuz, yoksa
buzdolabını ve bulaşık makinesini mutfağa, çamaşır makinesini banyoya,
karyolayı yatak odasına mı koydunuz? Hangi halde koyarsanız koyun, eşya
sizindir kimse karışamaz.
Bu kâinat ve içindekiler de başı boş değildir. Hepsinin bir sahibi vardır. Siz
nasıl çocuğunuza zarar gelmesini istemiyorsanız, her şeyin sahibi olan Allahü
teâlâ da, kendi mülkü olan insana, o kişinin faydası için bazı emir ve yasaklar
bildirmiştir. Evinizdeki eşyalar nasıl sahipsiz değilse, bu kâinat da sahipsiz
değildir.
Arapça’da Abd, kul, köle demektir. Orta çağda bütün dünyada kölelik
sistemi vardı. Köleler eşya gibi, hayvan gibi alınıp satılırdı. Sahibi de,
köleye istediği işleri yaptırma yetkisine sahipti. Köle, şunu yaparım, şunu
yapmam diyemezdi. Çünkü onun sahibi ne isterse öyle yapmak zorunda idi. Köle
tam bir esir idi. İslamiyet köleliği kaldırmak için epey çareler koymuştur.
Bütün insanları da Allah yoktan yarattı. Yani bütün insanlar, Allah’ın kulu,
kölesidir. Efendimiz Allah’tır. Hepimiz köleyiz. Köle köleliğini bilmeli,
efendisi ne emrediyorsa onu yapmalıdır. Bu efendi, kölelik sistemindeki
efendiden çok farklıdır. Bizi dünyaya getiren akıl veren; can veren, el kol,
bacak, göz gibi organlar veren, rızık veren bir efendidir. Üstelik diğer
köleler gibi kaçıp kurtulma imkanımız da yok. (Sözümü dinlersen ebedi
olarak Cennet denilen bir yerde seni ağırlarım, sözümü dinlemezsen, ebedi
olarak Cehennem denilen yerde sana azap ederim) diyor. Bunları da yapabilecek
kuvvettedir.
Gerekirse dünyadaki efendileri dövebiliriz, öldürebiliriz, ama, bu efendiye hiç
kimsenin gücü yetmez.
Dünyadaki efendiler, bizim iyiliğimizi, kötülüğümüzü tam bilemezler, başımıza
gelecek işleri, düşüncelerimizi, arzularımızı bilemezler. Ama bu efendi, her
şeyi bilir, her şeye gücü yeter. Üstelik çok merhametlidir. Her istediği şey
bizim iyiliğimiz içindir. Bütün doktorlardan daha iyi sağlığımız için reçeteler
verir. (İçki içme, uyuşturucu kullanma, zina ve hırsızlık etme, temiz
ol, namaz kıl, oruç tut, zekat ver) diyorsa bizim bunda mutlaka bir
faydamız vardır. İyilik edene teşekkür etmek insanlık icabıdır. Beden ve
ruhumuzun, dünyada ve ahirette saadet ve felaketine sebep olacak şeyleri
bildiren Efendiler efendisine teşekkür etmek insanlık vazifesi değil mi? İnkâr
etmek nankörlük olmaz mı?
Bir doktor, hastasına ilaç verse, o da (İlacı kullanmazsam doktora hiç zararı
olmaz) diyerek, ilaç kullanmasa, doktora zararı olmaz. Fakat kendine zararı
olur. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, hastalıktan kurtulması için,
hastasına ilaç verdi. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulur, uymazsa ölür
gider. Bu işte doktorun hiç zararı olmaz. Bunun gibi, (Allah’ın benim ibadetime
ihtiyacı yok) diyerek ibadetten kaçan da, Cehenneme gider.
Özgürce yaşamak hakkı
Sual: Bir arkadaş, (Tabiat ana, insanı özgür olarak doğurmuştur. “Şunu
yapmak, şundan sakınmak gerekir” gibi, dini baskıların hepsi özgürlüğe
zıt, tabiat kanunlarına aykırıdır. İnsan, tam özgür ve hoş görülü yaşamalı)
diyor. İnsan özgür olarak mı doğmuştur, tam özgür olarak yaşaması mümkün müdür?
CEVAP
Arkadaşınız ya ateist veya onların etkisinde kalmış biridir.
Önce tabiat ana dediği şey nedir? Tabiat ana ne özgür, ne de
esir bir şey doğuramaz.
İnsanları yaratan Allahü teâlâdır. Allah’ın emirlerine de dini
baskı denmez. O zaman yaratanı beğenmemek olur.
Tabiat kanunu da ne? Orman kanunu gibi bir şey mi? Tabiat bir kanun mu
koymuş?
Şimdi sorulan suale onun anlayacağı şekilde cevap verelim:
İnsan, birçok yönden özgür değil, kadere mahkum olarak doğmuştur. Ne
cinsiyetini [erkek-kız oluşunu], ne boyunu [uzun-kısa oluşunu], ne de
akıllı-deli oluşunu kendisi tayin edemez. Kör, sağır, dilsiz, felçli, çolak,
sakat olarak doğmasına engel olamaz.
Demek ki, insanın doğuşunda özgürlük yoktur. Doğuşunda yok da, hayatı boyunca
özgürlük elinde midir? Kız ise, kendisini erkek yapabilir mi? Cüce ise boyunu
uzatabilir mi? Hiç uyumadan ömür boyu uykusuz kalabilir mi, aç, susuz durabilir
mi? Ehliyetsiz şoförlük, diplomasız hakimlik, doktorluk yapabilir mi? Kendi
kendine vali, bakan olabilir mi?
Şu halde tam özgür yaşamak mümkün olmadığı gibi, başkasının hürriyetini
engelleyen sınırsız özgürlük de zararlıdır. Özgürlük, her istediğini yapabilmek
değildir. Suç işleyeni mahkum etmek, hürriyetlere engel olan birkaç anarşisti
hapsetmek esaret değildir. Sadece başkasına değil, kendine de zararlı olmak
özgürlük değildir. Mesela uyuşturucu maddeleri, vücuda zararlı olan şeyleri
yasaklamak, özgürlüğe zıt olarak vasıflandırılamaz. Trafiğin düzgün olması
için, kurallar koyarak, soldan gitmeyi yasaklamak özgürlüğe vurulan bir darbe
değildir. Aslında özgürlüğü kolaylaştırıcı tedbirlerdir.
Suçluyu affetmeyip cezasını vermek, hürriyete aykırı değildir.
Kafesteki yılanı, halkın içine salmak, yılan için bir özgürlük sanılsa da,
insanlık için bir felakettir. Bir caninin serbest bırakılması da, onun için
özgürlük ise de, millet için hürriyet düşmanlığıdır. Netice olarak, her işte
eşitlik ve tarafsızlık gibi, sınırsız özgürlük de hürriyet düşmanlığıdır.
Hoşgörü ne? TDK’nın sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak,
olabildiği kadar hoş görme durumu) deniyor. Dikkat edin, her şeydeniyor.
Her şeyi hoş görmek ne kadar yanlıştır. Her şeyi hoş gören insan olur mu? TDK’nın
sözlüğünü yazanlar da, her şeyi hoş asla görmez. Sınırsız hoşgörü olmaz.
TDK, özgürlüğü de şöyle tarif etmiş: (Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya,
bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama
durumu.)
Özgürlük, şöyle tarif edilse belki biraz daha az zararlı olurdu: Özgürlük,
kendine ve başkalarına zarar vermemek şartı ile, dilediğini yapma hürriyeti.
Hayvan gibi başı boş olmayı istemek yanlıştır. Dinimiz, hürriyete de, hoşgörüye
de, bir sınır koymuştur. Dünyada ve ahirette rahat yaşayabilmemiz için, “şunu
yapmak, şundan sakınmak gerekir” gibi altın hükümleri vardır. Bunlara
dini baskı demek çok yanlıştır. Mesela dinimiz, uyuşturucuları, alkollü
içkileri, başkalarına zarar vermeyi yasaklamış, temiz olmayı, herkese iyilik
etmeyi ve iyi insan olmayı emretmiştir. Bunları ihsan edip bildiren Allahü
teâlâyı inkâr etmek nankörlük olmaz mı?
İstediğini yapmak
Sual: Dinimizde insan her istediğini yapma özgürlüğüne sahip değil
midir?
CEVAP
Yapılabilenler ve yapılamayanlar var. Birkaç örnek verelim:
1– Her devletin kanunları, tüzükleri vardır. O ülkenin vatandaşları
bunlara uymak zorundadır. Uymayan cezalara çarptırılır.
2– Her şirketin prensipleri farklıdır. O şirkette çalışan, peşinen
bunları kabul etmiş demektir. Orada çalışmak istiyorsa, bunlara uymaktan başka
çaresi yoktur. Ya uyacak, ya da istediği yere gidecek...
3– Trafiğin düzeni için trafik kuralları konulmuştur. Herkes
istediği gibi gidemez, istediği gibi araç sollayamaz, kırmızı ışıkta geçip
gidemez. Bu kurallara uymayan, ceza ödemek zorunda kalır. Bir kaza sonucu
hayatından da olabilir.
4– İnsan istediğini yapabilseydi, dinlerin, peygamberlerin ve
kitapların gönderilmesine lüzum olmazdı. Bu yüzden, insan, kul olarak
yaratıcısının emir ve yasaklarına muhataptır. Bunu kabul etmeyen, istediğini
yapabilen, sorumsuz mahlûkların yani hayvanların seviyesini tercih etmiş olur.
5– Eskiden tasavvufun da, prensipleri vardı. Bir mürşide tâbi olup
olmamak serbestti; ama tâbi olduktan sonra her istediğini yapamazdı, o yolun
edebine, prensiplerine, şartlarına uygun hareket ederdi. Mürşide talebe olan, o
yolu veya o zatı temsil ediyor demekti. Her işiyle, kılık kıyafetiyle, oturup
kalkmasıyla, konuşmasıyla, kısaca her şeyiyle buna dikkat etmek zorundaydı. Ya
uyardı veya uymak istemezse çekip giderdi.
Demek ki, her istediğini yapmak doğru bir şey değildir. Herkes istediğini
yaparsa, ne düzen, ne hak hukuk, ne de huzur kalır. İslam âlimleri, (Edep,
haddini bilmektir) buyuruyorlar. Yani, kendi konumunu, yetkisini
bilmektir; ben ne yapabilirim, ne konuşabilirim, ne yiyebilirim gibi, her
hususta hakkını bilmektir. Bunun sınırını da, dinimiz bildirmektedir.
Özgürlük nedir?
Sual: (Özgürlük, hiçbir şarta bağlı olmadan istediğini yapabilmek)
diye tarif ediliyor. Sonradan buna (başkalarına zarar vermemek şartıyla) ifadesi
eklenmiştir. Dinimizdeki özgürlük, bu tarife uygun mudur?
CEVAP
Dinimizde başıboş bir serbestlik yoktur. İslamiyet’te özgürlük [hürriyet],
sadece başkalarına değil, kendine ve kendi malına da zarar vermeden, dinimize
aykırı olmadan dilediğini yapabilme serbestliğidir. Özgürlükte, kendi malına,
hattâ kendi canına kıyma serbestliği varsa da, Müslüman, malını kırıp yakamaz,
israf da edemez. Yani dinimizin emrine aykırı olarak malını harcama yetkisi
yoktur. İslamiyet, insanın dünya ve âhirette mutlu yaşaması için gerekli
kuralların bulunduğu hak dindir.
Özgürlüğü kısıtlamak
Sual: İçkinin bazı yerlerde içilmemesi, özgürlüğü kısıtlamak mı
oluyor? Bazı yazar ve çizerlerin (Özgürlükler kısıtlandı) demelerinin mantıkî
bir yönü var mıdır?
CEVAP
Özgürlüğün kısıtlandığını söyleyenler, ya özgürlüğün ne olduğunu
bilmiyorlar veya kasıtlı konuşuyorlar. (Özgürlük, hiçbir kurala bağlı
olmadan istediğini yapabilmektir) diyorlar. İnsaflı olanları
ise, (Özgürlük, başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmektir)diyor.
Aklıselim sahipleri için bu tarif de eksiktir. Özgürlük, başıboşluk demek
değildir. Özgürlük, sadece başkalarına değil, kendine ve kendi malına da zarar
vermeden, kuralları çiğnemeden dilediğini yapabilme serbestliğidir.
Milletin zararına olan işlerde özgürlüğe izin vermek çok yanlış değil mi?
Birkaç örnek verelim:
1- Bir şoförün, sarhoşken araç kullanarak veya kafası dumanlı
olduğu için sol yola saparak gelen araçlarla çarpışması, kazalara sebep olması
özgürlük müdür, millete zarar mıdır? Bu zararları önlemek millete hizmet midir,
yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?
2- Bir arabayla son hızla giderek kaza yapmak özgürlük müdür,
topluma zarar mıdır? Radarla hız kontrolü yaparak ceza vermek, hizmet midir,
yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?
3- Sokaklara, caddelere pislemek, özgürlük müdür, topluma sıkıntı
vermek midir? Bunu önlemek hizmet midir, yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?
4- Bir astımlının yanında sigara içip onu astım krizine sokmak
özgürlük müdür, yoksa o şahsa eziyet midir? Bunu önleyici tedbir almak
özgürlüğü kısıtlamak mıdır?
5- Sahte diplomalı bir doktorun, yanlış ameliyat yaparak
hastalarını sakat bırakması veya ölümlerine sebep olması özgürlük müdür? Bunu
önlemek özgürlüğü kısıtlamak mıdır?
6- Tuttuğu takım yenince veya bayram kutluyorum diyerek sokaklarda
sağa sola silah atmak, bağırıp çağırmak veya başkalarının arabalarının
camlarını kırmak, dükkânlara zarar vermek özgürlük müdür yoksa vatandaşa zarar
mıdır? Polisin zararları önleme çalışması özgürlükleri kısıtlamak mıdır?
7- Geceleri sarhoş olup veya özgürlük uğruna komşunun duvarına
vurup onu uykusundan uyandırmak veya kiracı olduğu evi kırıp dökmek özgürlük
müdür?
Bir kimsenin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitmelidir.
Bitmezse anarşi olur. O hâlde özgürlükleri ihlal ve istismar etmemelidir.
Suç işleme özgürlüğü
Sual: 18 yaşından büyük olan kız ve erkeğin aynı evde kalmalarına
karşı çıkmak, özgürlüğe müdahale değil mi? Dinimiz özgürlüğe müdahaleye karşı
çıkmıyor mu?
CEVAP
Dinimizde büluğa ermiş bir kız, namahrem bir erkekle aynı evde beraber
kalsa, zina etmeseler de, yine haram işlemiş olurlar. Hayatlarında günah
kavramı olmayan ateistler veya diğer gayrimüslimler, kızla erkeğin aynı evde
yaşamalarını uygun görebilirler, ama Müslüman olan, dinin emrine itiraz edemez.
Bu durum, özgürlük açısından da uygun değildir. Çünkü özgürlük, her istediğini
yapmak demek değildir. (Özgürlük, başkasının özgürlüğünün başladığı
yerde biter) kuralı önemlidir.
Başkalarına zarar veren özgürlük orada biter. Başkasına değil, sadece kendine
zararlı olan bir şeye de, devlet mâni olmalıdır. Mesela her çeşit uyuşturucu
madde kullanmak özgürlükse de, bunu devletin önlemesi gerekir. Bir kimsenin
evini veya mallarını yakması özgürlüktür, ama malına veya evine zarar vereni
önlemek özgürlüğe mâni sayılmaz. İntihar etmek özgürlüğüne de mâni olmak yanlış
değildir. Araba kullananlar için yolun sağından gitmek özgürlük olduğu gibi
solundan gitmek de özgürlüktür. Ama soldan giderse trafiği felce uğratır. Onun
için, soldan gidene müdahale etmek, özgürlüğe mâni sayılmaz.
İslamiyet’in suç ve günah işleyenlere verdiği cezalar da, kişinin ve toplumun
menfaati içindir. Kötülüklerin yaygınlaşmasını önlemek için cezalar
emredilmiştir.
Önüne gelenle zina eden, frengi ve AIDS gibi hastalıklara yakalanır. Kendinin
yakalanması özgürlükse de, başkalarına da bulaştırma özgürlüğüne mâni olmak
gerekir. (AIDS bulaşırsa bana bulaşır, kime ne?) demek yanlıştır.
İşte kızların ve erkeklerin, karışık olarak evlerde kalması, bu bakımdan da
uygun değildir. Fuhuş ve uyuşturucu gibi birçok kötülüklerin yayılmasına, terör
örgütlerinin kızları kullanarak eleman toplamalarına ve başka birçok
kötülüklere sebep olduğu tespit edilmiştir. Bu uygunsuz özgürlüklere mâni
olmak, toplumun hürriyeti için zorunludur.