İnsanlar niçin Allah’a inanmak ihtiyacı duyarlar?
İnanmak ihtiyaç mı?
CEVAP
Bazı felsefeciler (İnsanda tapma ihtiyacı vardır. Bunun için de, ateşe,
güneşe, puta tapanlar olmuştur) diyorlar. İşin aslı ise şöyle:
Allahü teâlâ, insana, iyiyi kötüden, hakkı bâtıldan ayırması için akıl
vermiştir. Akıl, bir şeyin kendiliğinden olduğunu kabul etmez. Her şeyi bir
sebebe bağlar. İnsanın ve insandaki organların ve tabiattaki nizamın yerli
yerince yaratılmasını tesadüf olarak kabul edemez. Bunun gibi tabiatta bulunan
canlı cansız her şeyin, bir yaratıcı tarafından yaratıldığını ister istemez
kabul eder.
Tarihlerde bildirildiğine göre, mecburi olarak bir yaratıcıyı kabul eden insan,
bu yaratıcının ateş, güneş gibi şeyler olduğunu zannetmiştir. Çünkü akılla
Allahü teâlâyı bilmek mümkün değildir. Allahü teâlâ, her devirde, her yere, en
ufak köye kadar her ülkede Peygamberler göndermiştir. Bunlar, Allahü teâlânın
varlığını, birliğini ve emirlerini insanlara bildirmişlerdir.
Kâinattaki muazzam nizamı veya sadece insanın anatomisini inceleyen bir kimse,
bunun büyük bir kudretin eseri olduğuna inanır. Buna inanan kimsenin de,
Peygamberlerin bildirdiği dini kabul etmesi gerekir.
İnsan bir harikadır
İnsan, başlı başına bir harikadır. İnsan vücudunda lüzumsuz bir organ
bulunmaması, her organın bir vazife yapması, ayrıca ruh denilen bilinmeyen
muazzam bir kuvvetin bulunması, basit bir şey midir? İnsanoğlunun yaratılması
yanında, harika olarak kabul edilen şeyler çok basit kalır. Hadis-i
şerifte, (Kendini bilen Rabbini bilir)buyurulmuştur. İnsan, kendi
vücut yapısını iyi bir tetkik etse, ne muazzam bir varlık olduğunu görür ve
kendisini yaratanın varlığına ve birliğine inanır.
İlmi olan bir insan, kâinattaki canlı cansız bütün varlıklara bakarak, bunların
rastgele yaratılmadığını anlar. Kur'an-ı kerimde, tefekkürün [düşünmenin] önemi
bildirilir. Mesela güneş, dünyamıza çok yakın veya çok uzak olsa idi ne olurdu?
Çok yakın olsa, sıcak her şeyi yakar, hayat olmazdı. Güneş çok uzak olunca da,
dünya gerekli ısıyı alamayacağı için yine hayat olmazdı. Güneşi insanların tam
istifade edeceği yere koyan Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur. Gezegenlerin
dünyamıza çarpmadan dönmesini inceleyen bir fen adamı, elbette yaratıcıya
inanır ve müslüman olur. Kısacası fen ilmine vakıf olan bir ilim adamının,
Allah’ı inkâr etmesi mümkün değildir.
Normal bir aklın kabul ettiği bir gerçeği inkâr etmek, akla ve ilme uymaz.
Merhum Nasreddin Hocanın "Doğduğuna inanıyorsun da öldüğüne niçin
inanmıyorsun?" dediği gibi, kâinatı, ayı, yıldızı ve diğer varlıkları
gören kimse, bunları yaratan birinin bulunduğunu inkâr ederse, kendi kendini
yalanlamış olur.
Dünyadaki insanların çoğu, yaratıcıyı kabul etmektedir. Ancak İslamiyet’i
incelemedikleri için, kimi 3 tanrı inancına, kimi de, çeşitli hurafelere
saplanmıştır. Halbuki doğru tektir. İki nokta arasından yalnız bir doğru geçer.
Eğri çizgi ise çok olur. Mühim olan bu doğruyu bulabilmektir.