►Utanma Duygusunun (Hayâ) Değeri Hakkında / Hadis
Utanma Duygusunun (Hayâ) Değeri
Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî
BÖLÜM: -19-
Utanma Duygusunun (Hayâ) Değeri hakkında sahih hadis-i şerifler...
682. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem, utangaç kardeşine bu huyunu terketmesini
söyleyen Medine’li bir müslümanın yanından
geçerken ona:
“Onu kendi haline bırak; zira hayâ imandandır” buyurdu.
Buhârî, Îmân 16, Edeb 77; Müslim, Îmân 57–59. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 7; Nesâî, Îmân 27; İbni Mâce, Mukaddime 9, Zühd 17.
683. İmrân İbni Husayn radıyallâhu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Hayâ ancak hayır kazandırır. ”
Buhârî, Edeb 77; Müslim, Îmân 60
Müslim’in bir rivayetine göre ise:
“Hayânın hepsi hayırdır”, buyurdu.
Müslim, Îmân 61
684. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İman yetmiş (veya altmış) kadar daldan ibarettir.
Bunların en yükseği lâ ilâhe illallah demek,
en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan
kaldırmaktır. Utanmak da imanın dallarından
biridir. ”
Buhârî, Îmân 3; Müslim, Îmân 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 14; Tirmizî, Birr 80; Nesâî, Îmân 16; İbni Mâce, Mukaddime 9
685. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem örtünme
çağına girmiş bir genç kızdan daha utangaçtı.
Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bunu yüzüne bakınca anlardık.
Buhârî, Menâkıb 23, Edeb 72, 77; Müslim, Fezâil 67. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 17
686. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde Allah Teâlâ’ya göre en fena insan,
karısıyla mahremiyetini paylaştıktan
sonra onun sırrını ifşâ eden kimsedir. ”
Müslim, Nikâh 123, 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 32.
687. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Hz. Ömer, kızı
Hafsa’nın dul kaldığı zamandan bahisle dedi ki:
– Osman İbni Affân ile karşılaştım ve ona
Hafsa’dan söz ederek “İstersen sana Hafsa’yı
nikâhlayayım” dedim. Osman:
– Hele bir düşüneyim, cevabını verdi. Aradan
birkaç gün geçtikten sonra karşılaştığımızda, “Şimdilik
evlenemeyeceğim” dedi. Sonra Ebû Bekir’e
rastladım. Ona da:
– İstersen sana kızım Hafsa’yı nikahlayayım,
dedim. O ise sustu; ağzını açıp da bir söz söylemedi. Bu
sebeple ona Osman’a gücendiğimden daha fazla
kızdım.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Hafsa’ya
Nebiyy–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem talip oldu.
Ben de kızımı ona nikâhladım. O sıralarda Ebû
Bekir’le karşılaştığımızda bana:
– Hafsa’yla evlenmemi istediğin, benim de sana
cevap vermediğim zaman herhalde bana
gücenmişsindir, dedi. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Ebû Bekir şunları
söyledi:
– Bana bu konuyu açtığında sana bir cevap
vermeyişimin sebebi, Hz. Peygamber’in Hafsa ile
evlenmekten söz etmesidir. Elbette Resûlullah’ın
sırrını ifşâ edemezdim. Şayet Nebiyy–i Muhterem
Hafsa ile evlenmekten vazgeçseydi, elbette onunla evlenirdim.
Buhârî, Nikâh 33, 36, 46, Megâzî 12. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 30
688. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
hanımları onun yanında otururlarken Fâtıma tıpkı Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem gibi yürüyerek
çıkageldi. Resûl–i Ekrem onu görünce sevindi ve
“merhaba kızım” diyerek sağ veya sol yanına
oturttu. Sonra Fâtıma’nın kulağına bir şeyler fısıldadı.
Fâtıma yüksek sesle ağlamaya başladı. Onun aşırı
üzüntüsünü görünce kulağına bir şey daha fısıldadı.
Bu defa Fâtıma güldü. Fâtıma’ya:
– Hanımları yanındayken Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem sadece sana bir sır verdi; sen de
ağladın, dedim ve Resûlullah kalkıp gidince,
ona: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana ne
söyledi?” diye sordum. Fâtıma:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sırrını kimseye söyleyemem, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat
edince de:
– Senin üzerindeki analık hakkıma dayanarak
Resûlullah’ın sana verdiği sırrı bana söylemeni
istiyorum, dedim. Fâtıma:
– Şimdi olabilir, dedi ve şunları söyledi:
Resûl–i Ekrem kulağıma ilk defa bir şey söylediğinde,
Cebrâil’in nâzil olan Kur’an âyetlerini baştan
sona okumak üzere her yıl bir –veya iki– defa geldiğini,
fakat bu yıl aynı maksatla iki defa geldiğini
söyledi ve “Ecelimin yaklaştığını anlıyorum; Allah’a
karşı saygıda kusur etme ve sabırlı ol! Benim
senden önce gitmem ne iyi!” buyurdu. Bunun
üzerine gördüğün gibi çok ağladım. Benim çok
üzüldüğümü görünce, kulağıma tekrar bir şeyler
fısıldayarak: “Fâtıma! Mü’min hanımların – veya
bu ümmetin kadınlarının– hanımefendisi
olmak istemez misin?” buyurdu. O zaman da gördüğün gibi güldüm.
Buhârî, Menâkıb 25, Fezâilü ashâbi’n–nebî 12, Megâzî, 83, İsti’zân 43; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 97–99. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64.
689. Sâbit el–Bünânî’nin rivayet ettiğine göre Enes
İbni Mâlik ona şunları söyledi:
Ben çocuklarla oynarken Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem yanıma geldi; bize selâm verdi ve beni
bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç
döndüm. Eve varınca annem:
– Niye geç kaldın? diye sordu.
– Resûlullah beni bir işe göndermişti; onun için
geciktim, dedim. Annem:
– Neymiş o iş? diye sorunca:
– Bu bir sırdır, dedim. Bunun üzerine Annem:
– Resûlullah’ın sırrını kimseye söyleme, dedi.
Enes bu olayı anlattıktan sonra Sâbit
el–Bünânî’ye şunları söyledi:
– Şayet bu sırrı birine açacak olsaydım, vallahi sana söylerdim, Sâbit!
Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 145, 146
690. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Münâfığın alâmeti üçtür:
Konuşunca yalan söyler.
Söz verince sözünde durmaz.
Kendisine bir şey emanet edilince hiyanet eder. ”
Buhârî, Îmân 24, Şehâdât 28, Vesâyâ 8, Edeb 69; Müslim, Îmân 107–108. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20
Müslim’in bir rivayetinde şu ilâve vardır:
“Oruç tutsa, namaz kılsa, müslüman olduğunu söylese de”
(Müslim, Îmân 109–110)
691. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan
rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dört huy kimde bulunursa, o adam tam münafık
olur. Bir kimsede bu huylardan biri
bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar onda
münafığın özelliklerinden biri var demektir. O
dört huya sahip olan kimse:
Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder.
Konuşunca yalan söyler.
Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz.
Düşmanlık yapınca da aşırı gider. ”
Buhârî, Îmân 24, Mezâlim 17, Cizye 17; Müslim, Îmân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20
692. Câbir radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
bana:
“Eğer Bahreyn’den zekât malı gelirse sana şöyle
şöyle şöyle doldurup veririm” buyurdu. Fakat
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat
edene kadar Bahreyn’den mal gelmedi.
Bahreyn’den mal geldiği zaman Ebû Bekir
radıyallahu anh:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
birine va’di veya borcu varsa bize baş vursun, diye ilân etti.
Bunun üzerine onun huzuruna vararak:
– Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana
böyle böyle demişti, dedim.
Ebû Bekir elini ganimet malına daldırıp bir avuç
aldı. Bunları sayınca 500 tane olduğunu gördüm. O
zaman Ebû Bekir bana:
– Bunun iki mislini daha al, dedi.
Buhârî, Kefâle 3, Hibe 18, Şehâdât 28, Farzu’l–humüs 15, Cizye 4, Megâzî 73; Müslim, Fezâil 60–61
693. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan
rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Abdullah! Falan adam gibi olma! Çünkü o, gece
ibadetine devam ederken artık kalkmaz oldu.
”
Buhârî, Teheccüd 19; Müslim, Sıyâm 185. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 59; İbni Mâce, İkâme 174.
694. Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yarım hurma vermek suretiyle de olsa kendinizi
cehennem ateşinden koruyunuz. O kadarını
da bulamayanlar, güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar. ”
Buhârî, Edeb 34, Zekât 10, Rikak 49, 51, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66–70. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 37, Kıyâmet 1; Nesâî, Zekât 63–64;
İbni Mâce, Mukaddime 13, Zekât 28
695. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Güzel söz sadakadır. ”
Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128, Müslim, Zekât 56
696. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme. ”
Müslim, Birr 144. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 30, Birr 45