Mümin öldükten sonra da kerâmet gösterebilir!..

01/04/2022 Cuma Köşe yazarı V.T

Müminin kabri başında duânın kabûl olması onun kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir.

 

Sâlim Şebşîrî hazretleri hadîs ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimidir. Mısır'da 1610 (H.1019) senesinde vefât etti. Nûreddîn Zeyyâdî'nin en önde gelen talebelerindendi. Usûl ve fürû bilgilerine vâkıf olduğundan, fıkıh ilminde tam mütehassıs idi. Evliyânın büyüklerinden olup, çok kerâmetleri görülmüştür. Derslerinde buyurdu ki:

Bütün peygamberler (aleyhisselâm) peygamber olduğunun kendilerine bildirilmesinden önce olsun, sonra olsun, büyük ve küçük günah işlemekten, dînî ve dünyevî husûslarda yalan söylemekten berî yanî uzaktır. Onlar Allahü teâlânın katında, en sevilen, en hayırlı, en seçkin kimselerdir. İnsanları hayra, saadete, kurtuluşa davet eden mübârek zâtlardır. Allahü teâlâ onları, böyle yaratmış, her türlü uygunsuz hâlden muhafaza etmiştir.

Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakî’ kabristanını ziyâret eder, mezar yanında ayakta duâ ederdi. Bu da, ölülerin kerâmet sahibi olduklarını göstermektedir. Çünkü, müminin kabri başında yapılan duânın kabûl olacağını bilmeseydi, orada duâ etmezdi. Müminin kabri başında duânın kabûl olması onun kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir. Her mümin için böyle kerâmet olunca, evliyâ için daha çok olacağı meydandadır.

Mümin ölünce, onu yıkamak, kefenlemek ve defnetmek lâzımdır. Dînimiz bunu emretmektedir. Bu emir, müminin öldükten sonra da, kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir. Kâfirlerin ve hayvanların ölülerinde bu kerâmet yoktur.

Mümin ölürken necâsetlenmektedir. Onu bu necâsetten kurtarmak, temizlemek için yıkamak emrolundu. Bu emir, müminin öldükten sonra da kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir.

Âlimlerin ve seyyidlerin mezârları üzerine bina, türbe yapmak mekrûh değildir. Ölü yıkayanın temiz olması lâzımdır. Cünüb olması mekrûhtur. Bu da, her müminin öldükten sonra kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir.

Evliyânın öldükten sonra da kerâmet sahibi olduklarını bildiren birçok vaka ve hikâyeler kitaplarda yazılıdır. Meselâ, büyük velî Muhyiddîn-i Arabî’nin Rûh-ül-kuds kitabında, Ebû Abdullah İşbilî’nin çeşitli kerâmetleri yazılıdır... Bir gece, Ebü’l-Kâsım bin Hamdin ismindeki kimsenin, İmâm-ı Muhammed Gazâlî’yi reddeden, kötüleyen bir kitabı okurken, gözleri kör oldu. Hemen secde edip yalvardı. Bu bozuk kitabı hiç okumayacağına yemîn etti. Allahü teâlâ kabûl buyurup, görmek ihsân eyledi. Bu da, İmâm-ı Gazâlî’nin öldükten sonra olan kerâmetini göstermektedir...