Tecvîd; tilâvetin süsü, eda ve kıraatin de zînetidir...
01/06/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Tecvîd ilmi, harflerin mahreç ve sıfatlarına uymak suretiyle, Kur’ân-ı
kerîmi hatasız okumayı öğretir.
Şemsüddîn Muhammed el-Halebî hazretleri kıraat âlimidir. 777 (1375)’de Halep'te
doğdu. İlim tahsili için Bağdad ve Kahire'ye gitti. Zamanın büyük âlimlerinden
istifade ettikten sonra Kudüs'teki Cevheriyye Medresesi'nde kıraat dersleri
verdi. 849'da (m. 1445) vefat etti. Buyurdu ki:
Kıraat ilmi, Kur’ân-ı kerîmin kelimelerinin edâlarındaki keyfiyet ve
ihtilâfları nakledenlerine isnâd ederek bilmek olup, mevzuu da Kur’ân-ı kerîm
kelimeleridir. Tecvîd ilmi ise, harflerin mahreç ve sıfatlarına uymak
suretiyle, Kur’ân-ı kerîmi hatasız okumayı öğretir. Yâni harflerin sıfatlarının
mâhiyetini bilmektir. Konusu itibarıyla da hecâ harfleriyle meşgul
olmaktır. Tecvîdin gayesi; me’mûrunbihe imtisaldir yâni Allahü teâlânın
Kitabında ve Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerinde Kur’ân-ı kerîmi tecvîd
ile okumamız hususundaki emirlere uymaktır. Kur’ân-ı kerîmin tecvîd ile
okunması O’nun vahyedilmesi ile başladı. Yâni tecvîd ile nazil oldu ve öyle
okundu. Furkân sûresi otuz ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; “Biz O’nu
senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve O’nu tertîl üzere inzal ettik” ve
Müzzemmil sûresi dördüncü âyet-i kerîmesinde de meâlen; “Kur’ân-ı
kerîmi açık açık, tane tane tertîl ile oku!” buyuruldu. Hazret-i Ali,
âyet-i kerîmedeki tertîl ile ilgili; “Tertîl, harfleri tecvîd (yâni sıfat-ı
lâzıme ve ârızalarıyla okumak) ve vakıfları bilmektir” buyurdu. İbn-ül-Cezerî
eserindeki beytlerde; “Tecvidi öğrenmek, ona riâyet etmek kat’î bir farzdır.
Kim, Kur’ân-ı kerîmi tecvîdsiz okursa günahkâr olur. Çünkü, onu, Allahü teâlâ
tecvîdle indirdi ve bize kadar da böylece (Tecvîdle) geldi. Tecvîd;
tilâvetin süsü, eda ve kıraatin de zînetidir” buyurdu.
Her ilmin meseleleri olduğu gibi tecvîd ilminin de meseleleri vardır. Bu meseleler yirmi sekiz hecâ harflerinin; zâtlarından, sıfatlarından, medlerden, ihfâ, izhâr, ıklâb ve idgamlarla beraber mânâ harfleri denilen âmilleri, vazifelerine göre eda; kelimeleri medlul ve mânâlarına yaraşır bir şekilde telâffuz; kelimelerin istiklâllerini belirtecek şekilde kıraat; cümle ve âyet-i kerîmeleri mefhûm ve usûlüne uygun tarzda tilâvet; nazm-ı celîlin fesahatini ve belagatini apaçık belirterek okumak ve başka husûsfar, tecvîdin meselelerini meydana getirmektedir.