“Kurtuluşun alâmeti nefse muhâlefettir!..”
01/09/2019 Pazar Köşe yazarı V.T
"İşini, nefsin hevâ ve hevesine bırakma, seni zulmete sürükler. Çünkü
o zulmetten yaratıldı."
Halîlefendizâde Mehmed Sa’îd Efendi Altmışsekizinci Osmanlı
Şeyhülislâmıdır. İstanbul’da doğdu. 1168 (m. 1754)’de Bursa’da vefât
etti. “Nefse muhâlefet” hakkında büyüklerden şunları nakletti:
Hüseyn bin Muhammed şöyle anlatmıştır: Bir adam Şeybân bin Ali Mısrî’ye
gelip “Yeniden bir hac daha yapmak istiyorum” dedi. Bunun üzerine “Önce kalbini
yenile, şehvetlerden temizle, nefsini hevâsından uzaklaştır. Dilini boş
konuşmaktan koru, sonra da dilediğin yere git” buyurdu.
Büyüklerden bir kısmı da; “Şehvetler şeytanın yularıdır. Kim onun yularını
takınırsa, dünyâda kaldığı müddetçe şeytanın bineği olur” buyurdu.
Ebû Sa’îd Makberî, “Kurtuluşun anahtarı gayzı, kızgınlığı yenmektir.
Zaferin anahtarı ise, nefsin isteklerini terk etmektir” buyurdu.
Yahyâ bin Muâz’a denildi ki; “Kurtuluşun alâmeti nedir?” “Nefse
muhâlefettir” dedi. “Nefse muhalefetin alâmeti nedir?” denildi. “Onun
isteklerini (şehvetlerini) terk etmekdir” dedi. “Günaha sebep olan şey
nedir?” denildi. “Nefsin şehvetleridir” buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadî hazretlerine denildi ki: “Allahü teâlânın rızâsına
nasıl kavuşulur?” “Dünyâya düşkün olmayı terk et kavuşursun. Nefsin hevâsına
uyma, ulaşırsın” buyurdu.
Denildi ki: İşini, nefsin hevâ ve hevesine bırakma, seni zulmete sürükler.
Çünkü o zulmetten yaratıldı. Büyükler buyurdu ki: “Mümin, nefsini
şehvetlerinden koruyup ıslah edince, nûru melekût âleminde kandil içindeki
lâmba gibi parlar.”
Tûl-i emel, bitmek bilmeyen istekler, nefsin şehvetlerine dalmaya
sebep olur. Bu da şüphelilere dalmaya, şüpheliler de, harama düşmeye
sebep olur. Haramlar ise, insanın Cehenneme gitmesine sebeb olur.”
İbn-i Atâ buyurdu ki: “Bir kimsenin kalbinde, kendisini nefsin
isteklerinden, kötülüklerden koruyacak kadar âhıret düşüncesi yoksa, bunları
terk etmeye güç bulamaz.”
Ka’b-ül-Ahbâr hazretleri buyurdu ki: Biz eski kitaplarda şöyle yazılı
olduğunu gördük: “Şüphesiz ki, altına-gümüşe, şehvetlerine, dünyâya ve dünyâda
olan şeylere düşkün olan, tapan kimse, Allahü teâlâdan çok uzaktır.”
Hazreti Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Kurtuluş üç şeydedir. Hûda
(hidâyette olmak), takvâ üzere olmak ve bir de hevâyı (nefsin isteklerini) terk
etmektedir.”
İbrâhim Havvas hazretleri “Kim nefsin isteklerini terk eder de, bunun
neticesini kalbinde hissetmezse, henüz terk edememiştir. O yalancıdır” buyurdu.