İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir...
01/11/2020 Pazar Köşe yazarı S.K
Roger Garaudy: "İslâm, zamanı değil, zaman onu izledi.
Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlarüstü bir olaydır."
8 Nisan 1983 tarihinde Libya’da Bingazi’nin Karyünes Üniversitesinin
konferans salonunda meşhur bir ilim adamı, meşhur bir yazar Roger Garaudy
“Evet, bugün ben Müslümanım. Niçin İslam’ı seçtiniz, diyorsunuz. İslam’ı
seçmekle çağı seçtim” diyordu...
70 yaşındaki Roger Garaudy ki, yıllarca Fransa’da komünist sistemin ateşli
savunucusu olmuştu. Üniversiteden siyaset kürsülerine kadar Fransızlara ve Batı
dünyasına hep Marksizm’i anlatmış, insanların kurtuluşunu yalnız bu sistemde
bulmuştu. Çağımızda Fransız komünistlerinin en büyük “Ruh mimarı” durumunda
idi. Hıristiyanlığa karşı, düşüncesiyle, kalemiyle, hitabetiyle büyük bir
mücadele veriyordu...
Bir gün, Batı'nın sanat, edebiyat ve siyaset çevrelerinde bir bomba
patladı: “Roger Garaudy İslam’ı seçti!..” Haber ajanslarının
telekslerinde dünyaya ulaşan bu haberle, o zamanki Kremlin müthiş sarsıldı.
Çünkü Kremlin, Fransa’daki komünistlerin en büyük akıl hocasını kaybetmişti!..
Roger Garaudy, bütün dünyaya şunları söyledi:
“İslâm, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların
arkasında sürüklendi. Yani, İslâm dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu.
Reforma tâbi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi. Kur’ân-ı
kerîm ise, indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman
onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlarüstü bir olaydır. Bugüne
kadar, bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik
sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslâm, materyalizme de, pozitivistlerin
görüşüne de, egzistansiyalistlere de hâkimdir. Fakat, hiçbir şey İslam’a hâkim
değildir. O büyük Peygamber [Muhammed aleyhisselam], (Yarın ölecekmiş
gibi âhirete, hiç ölmeyecekmiş gibi, dünyaya çalışın!) derken, her
şeyi anlatmıştır...
İslâm hem maddeye, hem de manaya hükmetmiştir. Öyle ise, bunların ikisi
birbirinden koparılamaz. Nasıl koparılabilir ki, İslâm, (İlim Çin’de de
olsa gidip bulunuz. İlim ve fen müminin kaybolmuş malıdır, ara ve bul) diyor.
İlmin ve çalışmanın burada sınırı yoktur. İslâm, dünyayı sarsan bu iki olaya
sınır koymadığına göre, dünyayı sarsmıştır. İnsanı, mahlûkların en şereflisi
olarak bildirirken, onun sömürülemeyeceğini anlatmıştır.
İsrafı, gösterişi ve lüksü yasaklayan, kazancı alın terindeki damlacıklarda arayan, biriken sermayeyi fakire ölçülü ve ahlâk hükümleri içinde aktaran, fâizi, tembelliğe sebep olduğu için yasaklayan ve gayrimeşru serveti böylece imha eden bir sistemler manzumesidir. İslâm, halife ile kölenin aynı hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır...”