İslâmiyette, kâfir hakları...
01/11/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Kâfirlerin inançları,
ibâdetleri sevilmez. Fakat onları da incitmek, kalblerini kırmak
harâmdır.
Mukaddes dînimiz
İslâmiyette, kâfir hakları da çok mühimdir. Bilindiği gibi, gayr-i
müslimlere [müslümân olmayanlara] kâfir denir. Kâfir olmak, yani
Müslümân olmamak, her zaman ve her yerde kötüdür. Çünkü küfür, insanı dünyâda
ve âhirette felâkete götüren zararlı bir inanış ve bozuk bir yaşayıştır.
Bununla beraber, başka dînden olan kimselerin hepsini, kötü huylu bir insan
kabul etmemelidir; içlerinde iyiliğe elverişli kimseler bulunabilir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı
kerîmde bütün insanları doğru yolda bulunmaya davet ediyor. Doğru yola kavuşan
insanın, geçmişteki bütün günâhlarını affedeceğini vaad buyuruyor. Hangi dînden
olursa olsun bütün insanlara, Kur’ân-ı kerîmin emrettiği şekilde, dâimâ tatlı
dil, güler yüz ve anlayışla hitap etmelidir.
Müslümân olmayanın
yüzüne karşı, kâfir, dînsiz diyerek, onun kalbini incitmenin günâh olduğu,
böyle söyleyenin cezâlandırılması gerektiği, fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Burada maksat, herkese İslâm dîninin yüceliğini anlatmaktır.
Kâfirlerin inançları,
ibâdetleri sevilmez. Fakat onları da incitmek, kalblerini kırmak harâmdır.
Gayr-i müslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen Müslümân
cezâlandırılır. Çünkü bunları da incitmek, hîle yapmak ve mallarına zarar
vermek günâhtır. (Mültekâ)
Allahü teâlâ, İslâm
dînini, insanların dünyâda râhat ve huzûr içinde, kardeşçe yaşamaları ve
âhirette sonsuz azaplardan kurtulmaları için göndermiştir. Kâfirler, yani
Müslümân olmayanlar, bu saâdet yolundan mahrûm kalmış zavallı kimselerdir. Bunlara,
acımalı ve onları incitmemelidir. Bunları gıybet etmek bile harâmdır. Biz
bunlara sabır ile, tatlı dille, akıl ve mantık ile doğru yolu göstermeliyiz.
İslâm dîni, ırk,
milliyet, siyâsî inanç, dil ve tahsîl seviyesi ayırmaksızın, her insanın şeref
ve itibârına hürmet eder. Ferdin, muayyen bir topluluğun, hatta yalnız
Müslümânların değil, bütün insanlığın, hür ve medenî bir hayât seviyesine
ulaşmasını emreder. İslâmiyette herkes aynı haklara, aynı itibâra sâhiptir. Bu
sebeplerden dolayı da, yabancılar arasında Müslümânlık yayılmaktadır.
Dârul-harpte,
kâfirlerin mâl, cân ve ırzlarına saldırmak harâmdır. Kâfir kadınların
başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak da harâmdır. Kâfirin mâlını almak,
kalbini kırmak, Müslümânın mâlını almaktan daha büyük günâhtır. Kâfirlerin
haklarına dokunmamak, kimseyi dolandırmamak, Müslümânlık îcâbıdır.
Gayr-i müslim
vatandaşlara da, dünyâ işleri için, dargın olmak câiz değildir. Onların da,
güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek
lâzımdır.
Kâfirlerden de gasp, hırsızlık gibi gayr-i meşrû yol ile alınan şey, mülk-i habîstir, kullanılması harâmdır, sâhibi bulunmazsa, fakîrlere sadaka olarak vermek lâzımdır. Hayvân hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvân hakkından daha büyük günâhtır. Başkasının mâlını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da harâmdır. (Hadîka)