Bir mîlâdî sene daha bitti...
02/01/2023 Pazartesi Köşe yazarı R.A
31 Aralık 2022 Cumartesi günü,
ömrümüzden bir sene daha geçti gitti. Bilindiği gibi zaman durdurulamayan,
artırılamayan, başka bir vakte taşınamayan, depolanamayan, ödünç alınamayan ve
kendi mecrâsında akıp giden bir unsurdur.
“Seyyidü’t-tâife” ve “Seyyidü’t-tâifeteyn” gibi
sıfatlarla anılan büyük velî Cüneyd-i Bağdadî (kuddise
sirruh), "İnsanların sâhip oldukları, ama geçtikten sonra bir
daha, ebediyyen bulamayacakları en kıymetli sermâye zamandır" buyurmaktadır.
Büyük âlim Ebû Saîd Muhammed Hâdimî, “geçen
zamanı geri getirmek için bütün sultânlar, pâdişâhlar, krallar ya’nî devlet
başkanlarının tamâmı bir araya gelseler ve bütün hazînelerini de harcasalar,
yine de geri getiremezler” demiştir.
Tâbiîn-i
kirâmın en önde gelenlerinden, müfessir, muhaddis, mütekellim, mutasavvıf
Hasan-ı Basrî (rahmetullah aleyh), "Sizin,
bugün, parayı sarf ederken gösterdiğiniz hassâsiyeti, Eshâb-ı Kirâm (aleyhimür-rıdvân), zamanlarını
kullanırken gösterirlerdi" buyurarak ne kadar önemli
bir noktaya dikkat çekmiştir.
Silsile-i
aliyye büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr (kuddise
sirruh) da, "Tasavvuf, ehemmi (en önemli olanı) mühimme (önemli
olana) tercîh etmektir. Vakti en değerli olan şeye sarf etmektir" buyurmaktadır.
İmâm-ı
Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (rahmetullah
aleyh) ise, "Vakit keskin bir kılıç gibidir. Mühim işleri bugün
yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalıdır" buyurmuştur.
Unutmayalım ki, zaman en büyük sermâyedir. Zamânın
önemini belirtmek için Atalarımız: “Vakit nakittir (paradır)” demişlerdir. Dünyâ
ve âhiret saâdetini kazanmak, bu sınırlı zamânı iyi kullanmaya bağlıdır. Nitekim
Peygamber Efendimiz: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz.
Nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz” buyurmuştur. Yine
Sevgili Peygamberimiz “Ameller, sonlarına göre
değerlendirilir” buyurmuştur. Büyük devlet ve ilim adamı,
târihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir
hey’etin hâzırladığı, bir hukûk âbidesi olan “Mecelle”de de “Hüküm
sona göre verilir” kâidesi yazılıdır...
Allahü teâlâ, insanlara muhtaç oldukları her türlü ni’meti
lutfetmiştir. Akıl, vücut uzuvları, eşler, çocuklar,
hava, su, kâinâttaki her şey, insanların hizmetine
verilmiştir. Bu ni’metler sayılamayacak kadar çoktur. Bu konuda 2 âyet-i kerîme
vardır:
“O, size,
istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın ni’met[ler]ini
sayacak olsanız, sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür!” [İbrâhîm,
34]
“Hâlbuki
Allah'ın ni’met[ler]ini teker teker saymaya kalkışsanız,
onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” [Nahil,
18]
Allahü teâlâ, bütün kullarının, kendisini tanımalarını, bilmelerini, kendisine, gönderdiği Peygamberlerine ve kitaplarına, diğer îmân esâslarına îmân etmelerini, ibâdet yapmalarını, emirlerine uyup yasaklarından kaçınmalarını, verdiği ni’metlere şükretmelerini, güzel ahlâka sâhip olmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve bunları emretmiştir.