"Ferâiz, din bilgisinin yarısı demektir!.."
02/03/2025 Pazar Köşe yazarı V.T
Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde, en açık ve en geniş bildirdiği şey,
meyyitten kalan mîrâsın nasıl dağıtılacağıdır
Ebû Hakîm Habri hazretleri hadîs ve Şafiî fıkıh
âlimlerinin büyüklerindendir. 476 (m. 1083) yılında Bağdad’da vefât etti.
Zamanın meşhûr Şafiî fıkıh âlimlerinden “Tabakât” sahibi Ebû İshâk Şirâzî ve
Hüseyn bin Muhammed Vennî’den fıkıh ilmini tahsil etti. Ebû Muhammed Cevherî ve
daha birçok âlimden de hadîs-i şerîf dinleyip, ilim öğrendi.
Miras taksiminde, temel ilimlerden olan fıkıh ve
matematik ilimlerini iyi öğrenip, ferâiz ilminde meşhûr oldu.
Onun bilhassa ferâiz (miras taksimi) ilmi üzerinde
çalışmasının sebebi; Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) “Ferâiz
ilmini öğrenmeğe çalışınız! Bu ilmi gençlere öğretiniz! Ferâiz ilmi, din
bilgisinin yarısı demektir. Ümmetimin en önce unutacağı, bırakacağı şey, bu
ilim olacaktır” buyurmasıdır.
Bu ilmin unutulmasını önlemek, gençlere öğreterek
emr-i Nebevî’yi yerine getirmekti.
Zamanında, Bağdad ve çevresinde bir Müslüman vefât
ettiği zaman, hiçbir kimse meyyitin malına dokunmaz, bir taraftan da hemen Ebû
Hakîm Habri davet edilirdi. Ebû Hakim Harbi, meyyitin iğneden ipliğe ne kadar
malı varsa yazar, mirasçılarına taksim ederdi. Böylece, mirasçıların haksız
olarak meyyitin malından kullanması ve haram yemeleri önlenmiş olurdu. Kardeş
kardeşe düşman olmaz, herkes hakkına râzı olur, kanâat ederdi.
Bu mübarek zat bir dersinde buyurdu ki:
Vefât eden kimsenin bıraktığı malın kimlere
verileceğini ve nasıl dağıtılacağını öğreten ilme, (İlm-i ferâiz) denir.
Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde, en açık ve en geniş bildirdiği şey, meyyitten
kalan mîrâsın nasıl dağıtılacağıdır. Burada yapılacak işlerin çoğu farz olarak
emrolunduğu için, hepsine (Ferâiz ilmi) denilmiştir...
Kaybolan kimse, hükmen öldü sayılır.
Ana rahminde öldürülüp diyeti verilen cenîn, takdîren ölü sayılır. Bu ikisinin
de malları vârislerine taksîm edilir. Ölüm zemânında ana rahminde bulunan
vâris, takdîren diri sayılır. Bu cenîn, bir oğlan veyâ bir kız imiş gibi iki
türlü ferâiz hesâbı yapılıp, ikisinden hissesi çok olanı ayrılıp, geri kalan,
diğer vârislere taksîm edilir. Bu cenîn iki seneden önce, diri olarak doğarsa,
hemen ölse bile vâris olur ve ölünce mîrâs bırakır.
