Tacikistân hakkında birkaç kelime...

02/05/2023 Salı Köşe yazarı R.A

Dünkü makâlemizde bir nebze üzerinde durduğumuz Tacikistân hakkında, bugün birkaç kelime daha yazalım. Fizikî yapısı, iklîmi, nüfûsu ve sosyal hayâtı, eğitim ve ekonomisine yer ayıramıyacağız; ama birazcık daha târihinden bahsetmeye çalışağız. Bir-iki kelime ile de olsa, madenleri ve bitki örtüsünden bahsedeceğiz.

Tacikistân Cumhûriyeti’nin başşehri Duşanbe, yüzölçümü 143.100 km2, resmî dili Tacikçe, dîni İslâmiyet, para birimi Somoni’dir. Ülkede toplam 18 şehir bulunuyor. Ek olarak ülkede köyden büyük, şehirden küçük olan ve “nâhiye” adı verilen çok sayıda yerleşim bölgesi yer almaktadır. Açıklanan tahmînî rakamlara göre Tacikistân'ın nüfûsu 9.537.645'tir.Ülke nüfûsunun %95'lik kısmını Tacikler oluşturur. Etnik dağılımda Çinliler, Özbekler, Kırgızlar ve Türkmenler de yer alıyor.

“Buhârâ Sovyet Halk Cumhûriyeti” ile 1924’te “Türkistân Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti”ne bağlı Tacik toprakları birleştirilerek “Tacikistân Özerk Cumhûriyeti” kuruldu. İdârî olarak Özbekistân, “Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti”ne bağlıydı.

1929’da Sovyetler Birliğini meydâna getiren 15 cumhûriyetten biri hâline getirilmiştir.

Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan reformlar, Tacikistân’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk olarak çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyâsî ve ekonomik döneme girdi. Tacikistân 1991’de bağımsızlığını îlân etti ve aynı sene “Bağımsız Devletler Topluluğu”na katıldı.

Muhâlifgruplarcayapılan protesto gösterileri neticesinde muhâlefetin birçok istekleri kabûl edildi. Komünist Partisi yasaklandı ve “İslâmî Yenilik Partisi” kânûnî statüye kavuştu. 24 Kasım 1991’de yapılan cumhûrbaşkanlığı seçimlerini Nabiyev kazandı.

Yer altı zenginlikleri bakımından zengin olan Tacikistân’da demir cevheri, kurşun, çinko, antimon, cıva, altın, kalay, tungsten, petrol, doğalgaz ve kömür yatakları vardır.

Yeryüzü şekilleri ve iklim şartları sebebiyle son derece zengin bir bitki örtüsüne ve hayvân varlığına sâhiptir. Ülke topraklarında, beş binin üzerinde çiçek türü vardır.

 

YAKÛB-İ ÇERHÎ (kuddise sirruh)

 

Duşanbe’de medfûn bulunan, insanların îmân, ibâdet ve ahlâk husûsunda doğruyu öğrenip yapmalarını sağlayan ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmak için rehberlik eden ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen İslâm âlimlerinin on yedincisi ve evliyânın büyüklerinden olan Yakûb-i Çerhî hazretleri, Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin halîfesi; Hâce Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerinin de hocasıdır. Derin âlim ve kâmil bir velî idi.

Kendisi anlatır:

“Bu fakirde, Allahü teâlânın inayetiyle, erenler yoluna girme arzûsu doğunca, Behâeddin-i Buhârî hazretlerine kavuşmak nasip oldu. Onun kerem ve iltifâtları, beni saâdete gark etti. Gördüm ki, mürşidim kâmildir. Çeşitli vak’alar ve gaybî işâretlerden sonra, Kur’ân-ı kerîmi açıp bir âyeti işâret tutmak istedim; “O Peygamberler, Allah’ın hidâyetine eriştirdiği kimselerdir, sen de onların gittiği yoldan yürü...” meâlindeki âyet-i kerime çıktı, bağlılığım kat kat arttı.