"Fethi, şu çocuk ile bizim Köse görürler”
02/06/2019 Pazar Köşe yazarı S.K
Hacı Bayram-ı Velî buyurdu ki: “Sultanım, İstanbul’un
alındığını ne sen, ne de ben görebileceğiz. Fethi, şu çocuk ile
bizim Köse görürler...”
Fethedileceği müjdelenen şehir -2-
Osmanlı Sultanı İkinci Murat Han, Hacı Bayram-ı Velî’yi
son derece sever ve o sırada payitaht olan Edirne’ye geldiğinde sık sık
sohbetlerinde bulunurdu. Ona bir gün, İstanbul’un fethi hakkında sual
edince, Hacı Bayram-ı Velî “Allahü teâlâ, ömrünüzü ve devletinizi ziyade etsin.
Yalnız, İstanbul’un alındığını ne sen, ne de ben görebileceğiz” dedi.
Sonra, bir köşede oynayan Şehzade Mehmet (Fatih) ile hizmet için
kapıda bekleyen Akşemseddin’i göstererek “Ama şu çocukla, bizim
Köse görürler” buyurur.
Çocukluğundan itibaren çok ciddi bir şekilde yetiştirilen Fatih,
bir an önce İstanbul’u fethetmek ve Peygamber efendimizin “sallallahü
aleyhi ve sellem” müjdesine mazhar olabilmek arzusundaydı. Saltanat
tahtına oturur oturmaz bu büyük idealini gerçekleştirmeye çalıştı...
Fatih Sultan Mehmet Han, muhteşem ordusuyla İstanbul’un fethine
çıktığında, Akşemseddin, Akbıyık Sultan, Molla Fenari, Molla Gürani,
Şeyh Sinan gibi meşhur veliler, âlimler onunla birlikte
idiler. Onlar sözleri ile sohbetleri ile Sultan Mehmet Han'a manevi
destek veriyorlardı...
Fatih’e manevi yardımda bulunan zatlardan biri de, evliyanın büyüklerinden
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleridir.
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir gün âniden atının hazırlanmasını
istedi. Ata binip Semerkand’dan süratle çıktı. Talebelerine; “Siz burada
durun” buyurdu. Atını sahraya doğru sürdü. Sonra birdenbire gözden
kayboldu...
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri döndüğünde, talebeleri nereye
gittiğini sordular;
“Türk Hakanı Sultan Muhammed Han (Fatih), küffar ile harp ediyordu,
benden yardım istedi. Ona yardım etmeye gittim. Allahü teâlânın izniyle
galip geldi. Zafer kazanıldı” buyurdu...
Nihâyet bu güzel şehir, 29 Mayıs 1453 Salı sabahı, fethedildi.
"Fatih" adıyla anılmaya hak kazanan 21 yaşındaki
Sultan Mehmet Han, Ayasofya’da şükür namazı kıldı. Bu mabedin
cuma gününe kadar cami hâline getirilmesini emretti. Nihayet
cuma günü devlet erkânı ile Ayasofya’ya gelen Fatih, İstanbul’da
ilk cuma namazını burada kıldı. Sonra Akşemseddin hazretlerine Ebû
Eyyûb el-Ensârî’nin (radıyallahü anh) mübarek kabrinin yerinin
bulunması arzusunu bildirince, Akşemseddin hazretleri;
“Sultanım, ben geceleri şu semtte bir yere nur inmekte olduğunu
görüyorum. Zannederim, o nurun indiği yerde, o mübareğin kabr-i
şerifi olsa gerektir” buyurdu.
İşaret edilen yer kazıldı ve kabr-i şerif bulundu. Fatih Sultan
Mehmet Han, Ebû Eyyûb el Ensârî hazretlerinin kabri üzerine bir türbe
yaptırdı.
Allahü teala şefaatlerine nâil eylesin...