“Kim, fıskı beğenirse onu yapanlardan olur"
02/07/2019 Salı Köşe yazarı V.T
"Kim, Allaha isyan edenleri beğenirse, râzı olursa, Allahü teâlâ onun
ibâdetlerini kabul etmez.”
Seyyid Takıyyüddîn Hısnî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden
ve evliyânın büyüklerindendir. 752 (m. 1351)’de Batman’a bağlı
Hasankeyf’te doğdu. 829 (m. 1426)’da Şam’da vefât etti.
Bu mübarek zat, din ilimleriyle uğraşanların, ilimlerini dünyâ kazancına
vesîle kılmalarını istemezdi. Herkese bunu anlatırdı. Bu husûsta “Sizden
biriniz Kur’ân-ı kerîm okumayı öğrenir ve ilim tahsil eder. Bu ilimleri öğrenir
ve dünyâyı kalbine yerleştirir, dünyâya koşar. Dünyâyı (taç gibi) başına
geçirir. Bunu görenler 'Bu kimse bizden daha âlim. Eğer dünyâyı istemekte bir
fayda görmeseydi böyle yapmazdı' derler, sonra dünyâya rağbet ederler, onu
toplamaya başlarlar. Buna sebep olan ilim sahipleri şu âyet-i kerîmede
bildirilenlerden olurlar: (Kıyâmet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten
başka, saptırdıkları insanların günâhlarından bir kısmını da
yükleneceklerdir.)" [Nahl-25]
Seyyid Takıyyüddîn hazretleri, fâsıklara muhabbet etmez, fıskı hoş
karşılamazdı. Buyurdu ki:
“Kim, fısktan günahtan râzı olur beğenirse, onu yapanlardan olur. Kim de
Allaha isyan edenleri beğenirse, râzı olursa, Allahü teâlâ onun ibâdetlerini
kabul etmez.”
Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Şaşılır şu kimseye ki, kalbi âhırete bağlı iken kendisine ufak bir şey
tesir etse veya pire ısırsa, âhıreti hemen unutuverir.”
“Şu iki insan dünyâda azap içindedir: Dünya nimetleri kendisine
verilmiş, fakat bunları kâfi görmeyip dünyâ ile devamlı meşgul olan insan.
İkincisi ise; dünya nimetlerinden mahrum olduğu hâlde devamlı onların hasret ve
üzüntüsüyle ve ona kavuşma arzusuyla dolu insan.”
“Allaha yemin ederim ki, bedenlerimiz sizi Allahü teâlâya yaklaştıran
bineklerdir. O bedenlerinizi Allahü teâlâya itaatte kullanınız ki, Allahü teâlâ
o bedenlerinizi mübârek kılsın.”
“Allahü teâlânın; baktığı şeyden ibret alan bir göz, fasîh bir lisan, hayrı
anlayan, inanan ve amel eden bir kalp verdiği kimseler felah bulur
kurtulurlar.”
"İnsanlar üç kısımdır: Birincileri hayırlı amel işleyen, ona
devam eden ve ona devam ettiği hâlde ölenler. İşte bunlar mukarreblerdir.
İkincileri; ömürlerini günah ve uzun bir gafletle geçirip, sonra tövbe etmiş
olanlar. İşte bunlar Eshâb-ı yemîndirler (Cennet ehlidirler). Üçüncüsü ise;
ömürlerini Allahü teâlânın menettiği şeylerle geçiren, harama günaha devam eden
ve o hâliyle dünyâdan ayrılanlar. İşte bunlar Eshâb-ı şimâldirler
(Cehennemlikdirler.)"