"Senin, Sultân'la ne işin olur ki?!."
02/07/2024 Salı Köşe yazarı A.U
Türkistân’ın en büyük
velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri zamânında Mirza
Abdullah diye bir sultân vardı ki, bu büyük zât onu görmeye gitmişti bir zaman.
Kapısını
çaldı.
Çıkan
görevliye;
“Sultân'ı
görmek için gelmiştim” buyurdu.
Adam
edepsizdi.
Küstah
bir tavırla;
“Bizin
pâdişahımız pervâsız biridir. Onunla görüşmek, öyle kolay değildir” dedi.
Büyük
zâtı küçümsedi.
Ve
küstah bir edâ ile;
“Gördüğüm
kadarıyla derviş bir hâliniz var. Bir dervişin koca bir sultânla ne işi olabilir?”
deyiverdi.
Dedi,
ama iyi olmadı.
Mübârek
gadaba geldi.
Ve o
edepsize;
“Bana
bak!.. Senin o melikin pervâsızsa, onu pervâlı biriyle değiştiririz. Git, söyle
bunu kendisine. Ve bir hafta sonra neler olacağını görün” buyurdu.
Kalemini
çıkardı...
Ve o
melikin ismini duvara yazıp, sonra parmağını ağzında ıslatarak sildi o yazdığı
ismi.
Ve
geri döndü.
Taşkent'e
geldi.
O
gün, büyük bir “korku” girdi melikin kalbine!
Sebebini
tahmin etti.
Aradan
bir hafta geçti.
Memleketine,
bir hükümdâr saldırdı birden... Onu öldürüp bütün Semerkant'a hâkim oldu.
İsmini
parmağıyla silmişti.
Cismi de silinip gitti...