Veren değil, verdiğine sevinen cömerttir!..
02/11/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Mevlâna hazretleri buyurdu ki: "Cömertlik ve yardım etmede akarsu
gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece
gibi ol..."
Muteber kitaplarda, cömertlik şöyle tarif ediliyor: Parayı, malı,
hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almak. İslâmiyyetin emrettiği yerlere
seve seve vermek...
Allahü teâlâ, her cins güzelliği cömerde vermiştir. Adam berbat biri
olabilir, ama herkes onu "cömerttir" diye metheder. Adam takva
sahibidir; ancak hasistir, kimse onu sevmez. Bu hususta İslam büyüklerinin
buyurduğu bir kelâm-ı kibâr (güzel söz) vardır. "Essahiü
Habibullah, velevkâne fasıkan. El-bahilü Aduvullah, velevkâne arifan..." Yani;
cömert kimse fasık, günahkâr da olsa Allahü teâlânın sevgili kuludur. Hasis
olan evliya bile olsa Allahü teâlânın düşmanıdır...
İslam âlimleri buyuruyor ki: "Cennette bir ağaç vardır. Bu ağacın ismi
'cömert'tir. Ne hikmettir ki o ağacın dalları dünyaya inmiştir. Cömert insanlar
o ağacın dalına yapışmıştır. Vefat ettiği vakit o dal onu köküne doğru, yani
Cennete çeker..."
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Müslüman kardeşine ikram eden,
Allahü teâlâya ikram etmiş olur." [İsfehani]
Din Büyükleri buyuruyor ki: "Cömert verene değil, verdiğine sevinene
denir."
Mevlânâ hazretleri de bu hususta şöyle buyuruyor: "Cömertlik ve yardım
etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının
kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve
alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun
gibi görün, ya göründüğün gibi ol."
***
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye "Kendinden daha cömert
birini gördün mü?" diye sorarlar. O da "Evet gördüm" der ve
şöyle anlatır:
- Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. Koyunun
bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ederek (burası çok lezzetliymiş) dedim. Genç,
dışarı çıktı. On koyunu varmış. Birini daha önce kesmişti. Dokuzunu da o anda
kesmiş. Benim sevdiğim kısımları pişirip önüme getirdi. Ben olanların farkında
değildim. Giderken kapının önündeki kanları görünce sitemle sordum:
- On koyunun onu da kesilir mi?
- Sübhanallah bunda şaşılacak ne var? Bir şey sizin hoşunuza gitmiş. Bunu
yapmak da benim gücüm dâhilindedir. Bunu sizden esirgemem hiç uygun olur mu?
Bunu dinleyen arkadaşları tekrar sorarlar:
- Yetim gencin ikramına karşılık siz de ona bir şey verdiniz mi?
Hatim-i Tai der ki:
- Verdim ama pek mühim sayılmaz.
- Ne verdiniz?
- Üç yüz deve ile beş yüz koyun.
- O hâlde siz ondan daha cömertsiniz.
- Hayır o genç benden daha cömerttir. Zira o malının tamamını verdi. Ben ise
malımın çok azını verdim. Bir fakirin, yarım ekmeğinin tamamını misafire
vermesi mi mühimdir, yoksa bir zenginin sürüsünden bir deveyi misafirine ikram
etmesi mi?..