Tasavvuf, Allah'a yakınlık demektir...
02/12/2020 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Tasavvuf, bir insanın mânevî ve dînî hayâtının ve işlerinin bir nizâma
bağlanmasıdır.
Fethullah Evdehî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Hindistan'da
Delhi’de yaşadı. Şeyh Sadreddîn Hakîm'in talebesi oldu. Onun yanında ve
hizmetinde bulunup, tasavvuf yolunda ilerledi ve Çeştiyye icazeti alarak
talebe yetiştirdi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdülehad hazretlerinin
hocası olan Abdülkuddûs bin Abdullah da, Fethullah Evdehî hazretlerinin
talebesidir. Onyedinci miladi (onuncu hicri) asrın başlarında vefât etti...
Sohbetlerinde buyurdu ki: "Altı çeşit tövbe vardır:
1) Kalp ile tövbe: Kalben bütün kötü arzularını frenler ve önler.
Kıskançlığı ve nefsin diğer arzularını öldürür. Kul ile Allahü teâlâ arasındaki
perdelerin kalkmasına yardım eder.
2) Dil ile tövbe: Kötü sözler söylemekten dili alıkoymak ve onu devamlı
Allahü teâlâyı zikre ve Kur'ân-ı kerîm okumaya alıştırmak demektir. Muhabbet
yolunda sâdece diline hâkim olabilen ve onu zikirde kullananlar muvaffak
olurlar. Tek başına kalp ile tövbe, Allahü teâlâya kavuşmak için yeterli
değildir. Kulaklar, gözler eller ve nefs kalbin kölesidirler. Bu yüzden bunlar,
dil ile yapılan tövbe ile kontrol edilebilirler.
3) Göz ile tövbe: Harama bakmamak ve başkalarının kusurlarını görmemektir.
4) Kulak ile tövbe: Sûfîlerin kulağı, Allahü teâlânın zikrinden başka bir
şey duymamalıdır.
5) Ayak ile tövbe: Ayakları haramlardan ve kötülüklere gitmekten
korumaktır.
6) Nefs ile tövbe: Nefsin arzularını frenleyerek yapılan tövbedir... Bu
tövbelerin dışında; tövbe-i hâl, tövbe-i mâzi ve tövbe-i müstakbel olmak üzere
üç tövbe daha vardır.
Tövbe-i hâl: Yeni işlediği günahlara tövbe etmek ve ileride işlememeye
yemin etmektir.
Tövbe-i mâzi: Geçmişte yapmış olduğu günahlar için tövbe etmektir.
Tövbe-i müstakbel: Gelecekte hiç günah işlememek için Allahü teâlâya
yalvarmaktır."
"Tasavvuf, bir insanın mânevî ve dînî hayâtının ve işlerinin bir nizâma
bağlanmasıdır. Allahü teâlanın velî kulu, dünyâ ile ilgisi kesik olmasına
karşılık, dünyâ işlerine tepeden bakmaz ve bu işler hakkında kötü konuşmaz.
Yâni dünyâ için ne sevgisi ne de nefreti vardır. Tasavvuf, Allahü teâlâ ile
yakın dostluk demektir. Sûfînin, kalbinde hiçbir kir ve kötülük olmaz. Sûfîler,
mutlak suskunluk içindedirler ve ilâhî nûrun etkisi altında şaşkın bir
vaziyettedirler. Sûfî ne kadar çok üzüntü, acı ve yalnızlık çekerse, Allahü
teâlâya o kadar yaklaşır."