Üç aylar hakkında -2-

03/03/2020 Salı Köşe yazarı R.A

Cuma, bayram ve kandil günleri ve geceleri, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bu gün ve gecelere kıymet veren şüphesiz ki Allahü teâlâdır.
 

Dünkü makalemizde, bazı mekânların emsaline göre daha mukaddes, bazı insanların akranına nispetle daha muhterem oldukları gibi, bazı zamanların da benzerlerine nazaran daha kutsi, daha mukaddes, daha mübarek kılındığını ifade etmiş ve mübarek zamanları zikretmiştik. Bugün de diğer ikisine temas edelim:

Mukaddes mekânların başındaMekke-i mükerreme ve “Mescid-i Harâm”, Medîne-i münevvere ve “Mescid-i Nebevî”Kuds-i şerîf ve “Mescid-i Aksâ”, “Mescid-i Kubâ” olmak üzere, Allahü teâlâya ibadet edilen bütün cami ve mescitler, onun emir ve yasaklarının öğretildiği yerler gelir.

Muhterem insanların başında Hâtemül-Enbiyâ ver-Rusül olan Sevgili Peygamberimiz, diğer “Ülü'l-azm” Peygamberler, “Resûl”ler ve “Nebî”ler gelmektedir. Bunlardan sonra, üstünlük sırasında Sahâbe-i kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn başta olmak üzere diğer âlim ve veliler bulunmaktadır.

Nasıl ki, altın madeni bakır, demir, kömür gibi madenlerden çok daha üstün ise, yine yakut taşı diğer normal taşlardan çok daha kıymetli ise, bazı geceler de diğer normal gecelerden çok üstündürler.

Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapmaları, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır.

Hülâsa olarak söylemek gerekirse, Cuma, bayram ve kandil günleri ve geceleri, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bu mübarek gün ve gecelere kıymet veren şüphesiz ki Allahü teâlâdır.

Yine bunun gibi, Peygamberler de birer insandırlar; ancak Allahü teâlâ onları kıymetlendirmiş, kendilerine güzîde mevkiler ihsan etmiştir.

Bütün mübarek gün ve geceleri, bilhassa idrakiyle şereflendiğimiz receb ayını ve onu takip eden şaban ayını, keza on bir ayın sultanı olan ramazan ayını birer ganimet bilmeli, bu fırsatları iyi değerlendirmelidir.

Bilindiği gibi bu dünya bir imtihan yeridir. Bu imtihanda muvaffak olmak için, İslamiyetin emrettiği gibi inanmak ve farz kılınan ibadetleri yapmak, yasaklanan şeylerden kaçınmak lazım ve şarttır.

Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı kerîmde, Mülk sûre-i celîlesinin 2. âyet-i kerîmesinde: "Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihan edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayatı da yaratan O'dur…" buyurmuştur.

Hakikatte, bütün insanların yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâya ibadet etmeleridir. Nitekim Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde, Zâriyât sûresinin 56. âyet-i celîlesinde mealen: “Cinnîleri ve insanları ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibadet etmeleri için yarattım” buyurmuştur.

Yine Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Ey Resûlüm!) De ki: Duânız [îmânınız, ibâdetiniz, kulluk ve yalvarmanız] olmasa, Rabbim size, ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Resûl'ün size bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için, azap yakanızı bırakmayacaktır!" [Furkân, 77]