Mirac, akıl değil, iman işidir
03/04/2019 Çarşamba Köşe yazarı O.U
Miracı kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın
başladığı yerdir.
Sual: Mirac mucizesine aklımız almıyor diyenlere, ne
demeli, nasıl cevap vermelidir?
Cevap: Peygamberlik makamı aklın ve düşüncenin
dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlayamayacağı çok şeyler vardır ki,
bunlar Peygamberlik makamında anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi,
Peygamberler gönderilmezdi. Mucize ve keramet de, akıl ile anlaşılamaz, izah
edilemez. Bunların hepsi, Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile olmaktadır. Mirac
da, âdet olan işlerin aksinedir. Mucizelerin hepsi de böyledir. Bu sebeple
imanı olanların, Mirac mucizesine inanması lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü
teâlânın sonsuz kudretini ve Peygamber efendimizin de, Onun Peygamberi olduğunu
iyi anladığı için, Miracı, herkes inkâr ederken veya tereddüt geçirirken o,
hemen ve tereddüt etmeden tasdik etti ve Sıddîklık makamına yükseldi. Çünkü
Miracı kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir.
Resûlullah efendimiz, Mekke-i mükerremeden
Sidre-tül-müntehâya kadar, Cebrail aleyhisselam ile birlikte gitti ve Sidrede
şaşılacak çok şeyler gördü. Cennetteki nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü.
Hadîs-i şerifte;
(Mirac gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten
makaslarla dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebrail’e sordum.
Ümmetinin hatiplerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız
diyenlerdir dedi) buyuruldu.
Resûlullah efendimiz, Cenab-ı Hakkın cemalini görmek
arzusundan ve zevkinden, Cennetteki nimetlerin hiçbirine bakmadı. Sidreden
ileriye, yalnız olarak, nurlar arasında ilerledi. Zamansız ve mekânsız olarak,
ahirette Allahü teâlânın görüleceği gibi, anlaşılamayan ve anlatılamayan bir
hâlde, Allahü teâlâyı gördü.
Peygamber efendimize mirac gecesi, Cennette nasip olan rüyet
şerefi dünyaya indikten sonra, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız
namazda müyesser olmuştur. Peygamber efendimiz;
(Namazda, kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler
kalkar) buyurmuştur.
Bütün bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı
da hadîs-i şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu
haberleri kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye veya
hadîs-i şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.