Dünyâya düşkün olanlarla sâlihler arasındaki fark!

03/05/2022 Salı Köşe yazarı V.T

"Sâlihler, Allahü teâlâdan gelen belâ ve musîbetlerden lezzet alırlar..."

 

Ahmed bin Abdurrahmân es-Sekkâf hazretleri evliyanın büyüklerindendir. 1425 (H.829) senesinde vefât etti. Zamânında bulunan büyük velîlerin sohbetlerine devâm ederek ve çok gayret ederek, tasavvuf yolunda ilerledi. Kısa zamanda yetişerek, büyük âlimlerden ve evliyâdan oldu.

Ahmed bin Abdurrahmân, bir gün yanında birkaç kişi ile berâber, abdest almak üzere bir kuyunun başına geldiler. Hem kuyunun suyu çok derindeydi, hem de yanlarında su çekmek için ip ve kova yoktu. Ahmed bin Abdurrahmân suya işâret etti. Allahü teâlânın izni ile kuyunun suyu yukarıya kadar yükseldi. Hepsi de abdest aldılar. Suya ihtiyaçları kalmayınca, kuyunun suyu yine eski yerine çekildi.
Bir gün Ahmed es-Sekkâf, Mûsâ bin Ali Bâcerş isimli büyük âlime bir talebesini gönderip; "Bize vermeyi niyet ettiğin şeyi getir, dediğimi söyle" buyurdu. O talebe, Mûsâ bin Ali'ye gelip; "Hocam size, bize vermeyi niyet ettiğin şeyi getirsin, diyor" dedi. Bu sözü duyunca, çok hayrette kalan Mûsâ bin Ali; "Bu düşünce, biraz önce kalbime gelmişti ve bunu da hiç kimse bilmiyordu" dedi.
Ahmed bin Abdurrahmân'ın fazla bir geliri yoktu. Birkaç hurma ağacı vardı. O ağaçların hurmalarını satıp, parası ile çocuklarına giyecek alır, kalanı ile de geçimini temin ederdi. Görünüş itibarıyla bu az para, hiç yetmeyecek zannedilirdi. Fakat o paranın bereketi çok olurdu ve o para, bir sene boyunca yeterdi.
Bir sene âfet oldu. Meyvelerin büyük bir kısmı telef oldu. Çok az kısmı kaldı. Ahmed bin Abdurrahmân'ın amcasının oğullarından biri; "O, zâten az meyve alıyordu. Parası zor yetiyordu. Bu sene âfet oldu. Bu seneki aldığı ona hiç yetmez" diye düşünüp, onun için başkalarından yardım toplamayı istedi ve bu hâli ona bildirdi. O da; "Lüzum yok, kalan bize kâfi gelir" buyurdu. Hakîkaten o az gelir, o sene de yetti...
Vefâtına yakın hastalanan Ahmed bin Abdurrahmân'a, hâlinin nasıl olduğu sual edildiğinde; "Dünyâya düşkün olanlar, dünyâ nîmetlerinden lezzet aldıkları gibi, sâlihler de, Allahü teâlâdan gelen belâ ve musîbetlerden öyle lezzet alırlar" buyurdu... Bundan sonra abdest aldı. Öğle namazını kıldı. Namazdan sonra kıbleye karşı sağ yanı üzere yattı. Allahü teâlâyı zikir ve tesbîh etmeye başladı. Rûhunu teslim edinceye kadar böyle devâm etti. Ahmed bin Abdurrahmân'ın bu hâline şâhid olanlar, ona ziyâdesiyle gıpta ettiler. Kendi ölümlerinin de böyle hayırlı ve kolay olması için Allahü teâlâya duâ ettiler.