“Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır" hadîsi...

03/06/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A

“Ben, sâdece Kur’âna ve sünnete yapışırım” demek yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da şarttır.

 

 Peygamber Efendimizin bir hadîs-i şerîfinin meâl-i âlîsi şöyledir: “Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshâbımın yolunda gidenlerdir.” [Tirmizî, İbn-i Mâce]

 

“Ehl-i Sünnet vel-cemâat”, “sünnet ve cemâat ehli” demektir. Sünnet, Peygamber Efendimizin yolu demektir; Eshâb-ı kirâm da, Peygamber Efendimizin cemâatidir.

 

Demek ki, “Ben, sâdece Kur’âna ve sünnete yapışırım” demek yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da şarttır. Peygamber Efendimiz, “Sadece benim yolumdan gidenler cennetliktir” demedi. “Benim ve Eshâbımın yolunda gidenler” buyurdu. Bu çok önemli bir inceliktir. Eshâb-ı kirâmın tamâmını sevmek, sâdece Ehl-i sünnet fırkasına nasip olmuştur. Şu hâlde, doğru yolda olmanın ölçüsü, Resûlullahın ve Eshâbının yolunda olmaktır.

 

Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: “Hadîs-i şerîfte, Müslümânların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri, İslâmiyet’e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedirler.” [Mü’minûn, 53 ve Rûm, 32]

 

Peygamber Efendimiz (aleyhis-salâtü ves-selâm), bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alâmetini bildirmiştir: “Bu fırkada olanlar, benim ve Eshâbımın gittiği yolda bulunanlardır.” [Tirmizî]

 

Bugün çok kimse de, kendilerinin Ehl-i sünnet olduklarını söylüyorlar. Bu bakımdan Ehl-i sünnet i’tikâdının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz.

 

Peygamber Efendimiz (aleyhis-selâm), Müslümânlar arasında îmânda ve i’tikâdda ayrılıkların felâket olduğunu bildirerek, İmâm-ı Tirmizî’nin rivâyet ettiği meşhûr bir hadîs-i şerîfinde: “Benî İsrâîl (Yahûdîler), yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasârâ (Hıristiyânlar) da, yetmiş iki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehenneme gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gidip, yalnız bir fırka kurtulur” buyurmuştur.

 

Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduklarında: “Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir” buyurdu.

 

İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:

 

“Âkıl (akıllı) ve bâliğ olan (ergenlik yaşına/çağına ulaşan) her erkek ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdıkları akâid bilgilerini/îmân bilgilerini/inanılacak şeyleri öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyâmette yani öldükten sonra Cehennem azâbından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmaya bağlıdır.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye]