Edebi öğrendiğin zâta karşı edepli ol!..
03/07/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Hace Hasan Attâr, Silsile-i aliyye büyüklerinden Alâeddîn-i
Attâr hazretlerinin oğludur. Dedesi Şâh-ı Nakşibend hazretleri küçük Hasan'ı
çok severdi. Ona husûsî bir sevgisi vardı.
Hâce Hasan Attâr hazretleri, babası ve aynı zamanda hocası olan
Alâeddîn-i Attâr hazretlerinin tasavvuftaki yolunu anlatan bir eser yazmıştır.
Bu kitapta buyuruyor ki:
"Biliniz ki, Alâeddîn-i Attâr'ın ve onların silsilesi olan
mübârek büyüklerimizin yolu Hakk'a ulaştıran yollar arasında en kısa olanıdır.
Bunların yolunda, dünyâya âit bütün hicâblar, perdeler kaldırılmıştır. Allahü
teâlâ onlar için, mâsivâ denilen, dünyâya âit şeylerin muhabbet ve sevgisini
celâl sıfatıyla yakıp kül eder. Bunlar öyle büyüktür ve Allahü teâlânın öyle
yüksek velîleridir ki, başka yollarda, uzun zamanlarda ve çok zahmetlerle yolun
sonunda ele geçen şeyler, bu yolda başlangıca yerleştirilmiştir. Bu yolda
bulunmak arzusunda olanlar, kendisinden bu yolun edeplerini öğrendikleri zâtı
çok sevip, ona ve diğer büyüklere karşı her zaman edepli olmalıdır. Bu yolda
ilerlemek için çok gayret etmelidir. İlerleme devâm ettikçe, Allahü teâlâdan
başka şeylere alâka ve bağlılık azalır. Bu hâlin meydana gelmesine, yokluk ve
kendinden geçme denir. Bu alâka ve bağlılığın azala azala yok olması hâlinde
de, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmaz. İşte bu hâle de fenâ
denir. Kalbe gelen vesveselerden kurtulmaya çalışarak tövbe ve istigfâr edip
zikre devâm etmelidir. Hiç gaflette bulunmamalıdır. Bir ân için gaflet gelecek
olsa bile, hemen kendini toparlayıp, gafleti gidermelidir. Yolda yürümekte,
alışveriş etmekte, yemekte, içmekte, yatmakta, uyumakta, hep gafleti terk edip,
kalbi uyanık tutmalıdır. Bu hâller kendiliğinden hâsıl oluncaya kadar böyle
uğraşmalı, her işi Allahü teâlâ için yapmaya gayret etmelidir. Böylece yapılan
her iş, her hareket, zikir olur ve insan gafletten kurtulur."
Bu mübarek zat, 1423 (H.826) senesinde hacca giderken İran’da Şîrâz'a uğramıştı. Buradaki bir talebesi ağır hastaydı. Onu ziyâret etti. Hâline çok üzüldü. Allahü teâlâya duâ edip, bu hastalığın talebesinden alınıp kendisine verilmesini istedi. O ânda, hastada iyileşme ve sıhhat alâmetleri görülmeye başladı, sonra büsbütün iyileşti. Diğer taraftan Hâce Hasan hazretleri hastalanıp yataklara düştü. Yola devâm edemeyip, Şîrâz'da kaldı. Bu hastalıktan sonra vefât etti. Daha sonra Buhârâ'ya nakledilerek, mübârek babası Alâeddîn-i Attâr'ın yanına defnolundu.