"Masum ve kusursuz olmak Peygamberlere mahsûstur"

03/12/2019 Salı Köşe yazarı V.T

"Günâh işlemek, insanı helâk etmez. Günâha devâm etmek, tevbeyi terk etmek, helâk eder."

 

İzmirli Osman Nûri Efendi son devir Osmanlı âlimlerindendir. İzmir’de doğdu. İzmir, Manisa ve İstanbul’da, ilim sahiplerinin derslerine devam etti. Tahsilini tamamlayarak, hocalarından icâzet aldı. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin halîfelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. 1900 yılı başlarında vefat etti.

Bu mübarek zat bir sohbetinde talebelerine şunları anlattı:

Üstadımız Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, (Âdâb-ı tarîka-i aliyye) kitâbında buyuruyor ki: (Ehl-ullaha itirâz eden kimsenin küfür üzere öleceğini gösteren hadîs-i şerîfler vardır. Velînin masûm olması şart değildir. Eshâb-ı kirâm arasında had cezâsı verilen ve eli kesilen oldu. Hâlbuki, Sahâbenin en aşağı derecede olanı da velî idi. Hepsi, Sahâbî olmayan velîlerin hepsinden dahâ yüksek idiler. Velîlerin hepsi, günâha devam etmekden mahfûzdurlar. Hepsi tevbe ve istigfâr eder. Belki, bazen günâh işlediği için pişmânlıkları, ağlamaları, Allahü teâlâya yalvarmaları dahâ çok olur. Dereceleri artar. Bu sebeble, [Hikem-i Atâiyye]de, [Zillet ve inkisâra sebeb olan günâh, izzet-i nefse ve kibre sebeb olan tâatden dahâ hayrlıdır]  denilmişdir. Amelleri ve sıfatları müsâvî olan iki velîden, tevbesi dahâ çok olanın, masûm olandan dahâ üstün olduğu bildirildi.)

(Buhârî)de diyor ki: (Eshâb-ı kirâmdan Abdüllah adında birine, şerâb içdiği için had cezâsı verildi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, buna lanet edildiğini işitince, "Ona la’net etmeyiniz! Çünki O, Allahı ve Resûlünü sevmekdedir" buyurdu.)

(Merec-ül-bahreyn)de, Ahmed Zerrûk'tan alarak diyor ki: (Masûm olmak, kusursuz olmak, Peygamberlere mahsûstur. Velînin masûm olması şart değildir. Isrâr ve devâm olmadan, büyük günâh işlemek, vilâyeti bozmaz. Velî, günâhından vazgeçer ve tevbe eder. Günâh işlemek, insanı helâk etmez. Günâha devâm etmek, tevbeyi terk etmek, helâk eder. Âdem aleyhisselâmın zellesi ile, İblîsin ısyânı, bundan dolayı farklı oldular.)

Eshâb-ı kirâmın hepsini sevmekle ve hepsine saygılı olmakla emrolunduk. Sevilmeleri az veyâ çok olabilir. Fekat, hiçbirine dil uzatmamız, kötü bilmemiz câiz değildir. Kendi kusûrlarımıza bakmamız, hiçbir Müslümânı gıybet etmememiz lâzımdır.