Rabbini bilen elbette onu sever...
04/01/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Ahirette en çok mesut olanlar, Allahü teâlâyı en çok sevenlerdir.
Ahiret demek, Allahü teâlâya kavuşmak saadetine ermek demektir. Uzunca bir
hasretten sonra ebediyyen sevgilisine kavuşmaktan daha büyük sevinç ne olabilir?
Herkes kendi varlığının hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve
Rabbini bilen, kendi varlığının elinde olmadığını bilir. Bunun Allahü teâlânın
dilemesiyle var olduğunu da çok iyi bilir...
Varlıkların tamamı O'nun kudretiyle vardır. Hiç kimse kendi kendini
yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde kişi, kendini yaratan, yaşatan ve
çeşitli nimetler veren Rabbini sevmelidir. Sevmiyorsa, yaratılışını
bilmediğinden ve cehâletindendir. Çünkü sevgi, marifetin yani tanımanın
meyvesidir. Tanımadan sevgi olmaz. Sevgi tanımakla olur. Tanımak ne kadar
çok ise, sevgi de o kadar çok olur. Rabbini bilen elbette onu sever. Kendini
seven O'nu yaratanı sevmemesi düşünülemez. Hadîs-i şerifte buyuruldu
ki: (Nefsini tanıyan, Rabbini tanır.)
Cafer-i Sadık hazretlerine "Dualarımız neden kabul olmuyor?" diye
sormuşlar, o mübarek de şöyle cevap vermiş: "Siz tanımadığınızdan bir
şeyler istiyorsunuz da ondan. Rabbinizi tanısaydınız dualarınız kabul
olunurdu!.."
Kavuştuğumuz bütün nimetler maddi veya manevî bildiğimiz veya bilemediğimiz
bunların tamamını Rabbimiz, bizim için yaratmış, çeşitli vasıtalarla da bizlere
ulaştırmıştır. Kimden gelirse gelsin gönderen O'dur...
Bütün insanlar kendine iyilik edeni sever. Bütün kalbimizle Allahü teâlâyı
sevmeliyiz.
Eshâb-ı kirâmdan (aleyhimürrıdvân) Ebû Huzeyfe, kız kardeşini kölesi
Salim ile evlendirdi. Bundan dolayı kendisini ayıplayanlar oldu. Dediler ki:
"Siz çok asil bir ailesiniz, kardeşinize çok talipler çıkabilirdi,
enişteniz bir köle olmamalıydı!.."
Ebû Huzeyfe (radıyallahü anh) onlara şöyle cevap verdi:
"Salim, benim kardeşimden daha üstündür. Ben kendi kulaklarımla
Peygamber Efendimizden duydum. Buyurdular ki: (Kim Rabbini bütün kalbi ile
seveni görmek istiyorsa Salim'e baksın.)"
***
Herkes, Rabbini sevdiğini iddia eder; fakat bu iddia ne kadar doğrudur?
Muhabbet bir kalp işidir, ancak haricî alâmetleri ile
anlaşılır. Sevginin gerçek olabilmesi için, sevdiğinizin sevdiklerini
sevmek, sevmediklerini de sevmemek lazımdır.
İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirrûh) buyurdular ki: "İmanın şartı
altıdır. Bu altı şartın geçerli olabilmesi için bir şart daha vardır! O
da hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır. Yani Allahü tealanın sevdiklerini
sevmek sevmediklerini sevmemektir…"