Akıllı bir kimse hanımını üzmez

04/02/2020 Salı Köşe yazarı V.T

"Hanımlarımız bize Allahü teâlânın emânetidir. Onları üzmek doğru değildir..."

 

Karagümrüklü Sâlih Efendi son devir Osmanlı evliyasındandır. 1203 (m. 1788) senesinde, İstanbul’un Karagümrük semtinde doğdu. Sâlih Efendi, tahsilini İstanbul’da yaptı. Zamanın büyük âlimlerinden ilim öğrendi. Fâtih Câmii’ndeki derslere devamla, aklî ve naklî ilimlerde olgunlaştı. Hocalarından icâzet aldı. 1296 (m. 1879) senesinde İstanbul’da vefât etti. Bir gün hanımından şikâyet eden bir ahbabına şu nasihati yaptı:

Hanımlarımız bize Allahü teâlânın emânetidir. Onları dünyâlık işlerle üzmek doğru değildir. Kusursuz kadın olmaz. Hanımefendiler de bazı konularda inatçı ve ısrarlı olurlar. Herhangi bir konuda, haksız oldukları hâlde, ille de haklı olduklarını iddia ederler. Çok defa böyle durumlar olur, iddia karşısında susarım, zamânı gelir, söyleyeyim diye dilimin ucuna gelir, ama üzülürler diye vazgeçerim. Yine de haksız olduklarını söylemem. Bir yere gezmeye gidecekler, izin isterler. "Gidin" demem. "Gidin" demek kinâye olabilir. Onun için "Selâmetle gidin, selâmetle gelin", derim. En uygunu böyle söylemektir... 

Bir sözün talâk olması için, nikâh akdinde söylenen sözlerin aksini ifâde eden sözler olması gerekir. Diğer sözler kinâye olurlar. Kinâye sözü de kullanmamak, hanımlar kızmış ise, onların sözlerine karşı sükût etmek gerekir. Hanımların birçok davranışları hissî olur. Onlara borcunu, dâvâlarını, onları üzebilecek şeyleri aslâ söylememelidir. Onlar bizim hem dünyâda, hem âhirette hayât arkadaşımızdırlar. Bu fâni ve çok kısa olan dünyâ hayâtında en çok dikkat edeceğimiz nokta, hanımları üzmemek olmalıdır. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz buna çok dikkat etmişler ve bize örnek olmuşlardır.

İyiliğin en muteber olanı, en yakınlarına yapılan iyiliktir. En yakınımız ise hanımlarımızdır. Her an onlarla berâberiz. İnşallah âhirette, cennette de berâber olacağız. Her Müslümânın, âilesi her ne sıfatta ve yolda olursa olsun, evli kaldığı müddetçe dâimâ tatlı dil, güler yüz göstermesi lâzımdır. Akıllı bir Müslüman, hanımını üzmez. Onu hoş tutar. Peki üzerse ne olur? Hanım ilk zamanlar tahammül etse de, daha fazla dayanamaz. Hanımların bünyesi zayıftır. Birkaç sene sonra sinir hastası olur. Eski sıhhatini kaybeder ve eskisi gibi kocasına hizmet edemez. Tabii ki zararı kendine olur. Çünkü hanımının hizmetlerinden mahrum kaldığı gibi, ömrü hep, onun hastalıklarını dinlemekle, ona doktor ve ilâç aramakla geçer. Erkeğin kadının tedâvisi ile uğraşması lâzım olur ve hasta kadın hizmet yapamaz. Evlilik hayatı, Cehennem hayatı olur.