Rabbimiz, bize acıdı ve Resûlullahı gönderdi...
04/03/2021 Perşembe Köşe yazarı S.A
Sevgili Peygamberimiz kâinatı şereflendirmeden önce insanlar bilhassa Arap
yarımadasındakiler putlara tapıyorlardı!..
İçinde bulunmakla şereflendiğimiz receb ayının 27. gecesi, (bu sene 10
Mart'ı 11 Mart'a bağlayan önümüzdeki çarşamba gecesi) mübarek Mirâc
Kandilidir...
Mirâc merdiven demektir. Resulullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen
yerlere götürüldüğü gecedir.
İnsanlar, aciz yaratıldığı için, bir yerden medet ummaya, bir yerden güç
almaya mecburdur. Başka türlü sıkıntı veren hadiselere, hastalıklara karşı
direnemez.
Rabbimiz bu ihtiyacımızı bildiği için bize Peygamberler (aleyhimüsselam)
gönderdi. Gerçek ve hak olan mabudumuzu bizlere bildirdi.
Peygamberlerin arasındaki zaman uzadıkça, insanlar bu ihtiyaçlarını temin
için başka şeylere tapmaya ve onlardan medet ummaya başladılar.
Sevgili Peygamberimiz dünyamızı ve kâinatı şereflendirmeden önce insanlar
bilhassa Arap yarımadasındakilerin tamamına yakını putlara tapıyorlardı.
Bizleri yoktan var eden, yerde ve gökte ne varsa hepsini bize hizmet
ettiren Rabbimiz, bize acıyarak en son ve en büyük, yaratılmışların en
şereflisi olan Resûlünü bizlere gönderdi...
Dünyanın en şefkatli kalbine sahip olan Sevgili Peygamberimiz, putlara
tapanların sonunun Cehennem olacağını biliyor ve onlara acıyordu. Fakat onlar kendilerine
acımıyorlardı. Gece ve gündüz durmadan kavmini hidayete davet ediyordu.
Dokuz senede çok az sayıda kimse Müslüman olmuştu. Mekke halkı iman
etmiyor, edenlere de vahşice işkence yapıyorlardı...
Kureyş kâfirlerinden artık ümit kesilmişti. Civar illere gidip belki
onların ateşten kurtulmalarına vesile olabilirim düşüncesiyle Resûl-i ekrem,
hicretten bir yıl önce yanlarına Zeyd bin Harise'yi de alarak Taif'e
gitti... Taif halkına bir müddet nasihat etti. Hiç kimse iman etmedi. Alay
ettiler, işkence yaptılar, çocuklara taşlattılar. Mübarek ayakkabıları kanla
doldu...
Kalpleri çok kırılmıştı, çok üzgün idiler. Onları Cehennem'den kurtarmaya
uğraşanlar böyle mi karşılık göreceklerdi?
Oldukça yorgun idiler. Hava da çok sıcaktı; biraz dinlenmek için yolun
kenarına oturdular. Peygamberimiz aleyhisselam; "Ey Rabbim! Sen
benden razı isen, başıma gelenler önemli değildir" diye dua etti.
Cebrâil aleyhisselam geldi, Rabbimizin selamını getirdi ve dedi ki: "İman
etmeyen kavimlerin tamamı helâk oldular. Habibim isterse kendisi ile beraber
iman edenler çıksın! Ben dağlara hükmeden meleklere emrederim, etraftaki iki
dağı birleştirir ve hepsini yok ederler."
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz buna razı olmadı.
Dedi ki: "Hayır ya Rabbi! Bunlar bilmiyorlar, bilselerdi böyle
yapmazlardı. Belki ileride bu inatlarından vazgeçer ve imanla şereflenirler.
Olabilir ki, bunların zürriyetinden dinimize hizmet eden bir nesil meydana
gelir..."
Öyle de oldu... Eshab-ı kirâmın sayısı 150 bin civarında oldu. Onlardan
sonra Tâbiinden de büyük âlimler, büyük mücâhidler meydana geldi ve mukaddes
dinimizi bize kadar ulaştırdılar...