Temizliğe ve sıhhate dikkat etmelidir
04/04/2020 Cumartesi Köşe yazarı O.Ü
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde buyurdu ki: "Temiz olanları
severim!"
Sual: Bir Müslümanın, kendisine verilen ömrü, yerli yerinde kullanabilmesi
için temel olarak neye dikkat etmesi gerekir?
Cevap: Müslüman, hem temiz olur, hem de, sıhhatine çok dikkat eder. Allahü
teâlâ, Kur'ân-ı kerimde çeşitli yerlerde meâlen; (Temiz olanları
severim!) buyuruyor. Bir zehir olan alkollü içkileri içmez.
Çeşitli tehlikeleri ve zararları olduğu için menedilen domuz etini yemez.
Livata yapanlarda yeni keşfedilen AIDS ismindeki bulaşıcı ve öldürücü
hastalığın virüsünün, domuzlarda bulunduğu tesbit edilmiştir.
Hıristiyanlığın en revaçta olduğu Orta Çağ'da, büyük tıp âlimleri, yalnız
Müslümanlardı ve Avrupalılar Endülüs'e tıp tahsil etmeye gelirlerdi. Çiçek
hastalığına karşı aşıyı bulanlar, Müslüman Türklerdir. Türklerden bunu öğrenen
Jenner, ancak m. 1796’da bu aşıyı Avrupa'ya götürdü ve haksız olarak “Çiçek
aşısını bulan kimse” unvanını aldı. Hâlbuki, tam bir zulmet diyarı olan o
zamanki Avrupa'da insanlar, hastalıktan kırılıyordu. Fransa Kralı Onbeşinci
Louis 1774'te çiçekten öldü. Avrupa uzun zaman veba ve kolera salgınlarına
uğradı. Birinci Napolyon m. 1798’de Akka kalesini muhasara ettiği zaman,
ordusunda veba zuhur etmiş ve hastalığa karşı çaresiz kalınca, Müslüman
Türklerden yardım istemek zorunda kalmıştı. O zaman yazılan bir Fransız eserinde
şöyle denmektedir:
“Türkler, ricamızı kabul ederek hekimlerini yolladılar. Bunlar
tertemiz giyinmiş, nur yüzlü kimselerdi. Evvela dua ettiler ve sonra ellerini
bol su ve sabun ile uzun uzadıya yıkadılar. Hastalarda zuhur eden hıyarcıkları
neşterle yardılar. İçindeki sıvıyı akıttılar ve yaraları tertemiz yıkadılar.
Sonra hastaları ayrı ayrı yerlere koydular ve sağlamların mümkün olduğu kadar
onlara yaklaşmamasını tembih ettiler. Hastaların elbiselerini yaktılar ve
onlara yeni elbiseler giydirdiler. En nihayet tekrar ellerini yıkadılar ve
hastaların bulunduğu yerlerde öd ağacı yakarak ve tekrar dua ederek ve bizden
hiçbir ücret veya hediye kabul etmeden yanımızdan ayrıldılar.”
Demek oluyor ki, iki asır evveline kadar Batılılar hastalıklara karşı
tamamen çaresizdi ve ancak sonradan Müslümanlardan öğrenerek ve tecrübeler
yaparak yani Kur'ân-ı kerimde emir olunduğu gibi gayret ederek bugünkü tıp
ilmini öğrendiler.