"Sancaktar-ı Resûlullah" Ebû Eyyûb el-Ensârî
04/05/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
“Şâyet burada vefât edersem, cenâzemi
hemen defnetmeyin. Ordunun gidebileceği yerin en ileri noktasına kadar
götürün ve beni oraya defnedin.”
Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî
"radıyallahü anh" hazretleri, Eshab-ı kiramın, ensarın büyüklerinden,
Peygamber Efendimizin mihmandarı, sancaktarı ve
kâtiplerindendir. Türkiye’de "Eyüp Sultan" diye
meşhurdur. 670 (H.50) senesinde böyle bir 4 Mayıs günü İstanbul’da şehit
olmuştur...
Peygamber Efendimiz Mekke’den Medîne’ye
hicreti sırasında, Medîne’nin ileri gelen kimselerinden bazıları develeri
Kusvâ’nın yularından tutup; “Yâ Resûlallah! Bize buyurun, bize buyurun...”
diyerek istirhamda bulundular. Peygamber Efendimiz onlara; “Devemin
yularını bırakınız. O memurdur. Kimin evinin önünde çökerse, orada misafir
olurum!” buyurdular. Kusvâ da gitti, gitti ve sonunda Hâlid bin
Zeyd'in kapısında çöktü. Hazreti Hâlid, sevinçle Resûlullah Efendimizi evine
buyur etti...
Peygamber Efendimiz, evin alt
katında oturmayı tercih ettiler ve buraya
yerleştiler. Böylece Peygamber Efendimiz, Mescid-i Nebî
inşa edilinceye kadar, yedi ay bu mübarek sahabinin evinde misafir kaldı...
Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretleri, birçok
muharebede sancaktarlık hizmeti ile şereflendi. Bu sebeple kedisine
"Sancaktar-ı Resûlullah" unvanı verildi...
Hâlid bin Zeyd, Hazreti Muâviye’nin,
İstanbul’un fethi için teşkil ettiği orduya katıldı. Çarpışmalar sırasında
dizanteri hastalığına yakalandı. Ecelinin yaklaştığını hissedip, Peygamber
Efendimizin; “Kostantiniyye’de kalenin yanında bir recül-i
sâlih defnolunacaktır” hadîs-i şerîfini rivayet etti ve “Şayet
burada vefat edersem, cenazemi hemen defnetmeyin. Ordunun gidebileceği
yerin en ileri noktasına kadar götürün ve beni oraya defnedin” diyerek
vasiyet etti. Sonra mübarek ruhunu teslim etti... O gün Müslümanlar,
çarpışa çarpışa kaleye en yakın varabildikleri yere kadar gittiler. Orada
kazdıkları bir kabre, Hâlid bin Zeyd hazretlerini defnettiler...
***
Aradan sekiz asır geçmiş ve İstanbul'un fethi, Osmanlı Pâdişâhı Fâtih Sultan Mehmed Han’a nasip olmuştu. Fâtih’in ricâsı ile hocası Akşemseddîn tarafından Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin kabri kerâmetle keşfedildi. Fâtih Sultan Mehmed Han, kabri üzerine bir türbe, bir de câmi binâ ettirdi. Burası bütün Müslümanların ziyâretgâhı hâline geldi...