Hazreti Ali’nin ilimdeki yüksekliği

04/05/2019 Cumartesi Köşe yazarı V.T

Hazreti Ali, Resûllerden ve kendisinden önceki üç halîfeden sonra, mahlûkâtın en üstünüdür.

 

 

Kerîm Ali Efendi Osmanlı âlimlerinden olup aslen Afrika’nın Zengibâr memleketindendir. Devşirme olarak gelmiş idi. Müslüman olmakla şereflendi, ilim ile meşgul oldu. "Molla Kerîm" diye tanınır. 1033 (m. 1624)’de İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Dört halîfenin sonuncusu Hazreti Ali’dir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanlara, onların yoluna sarılmayı emretmiştir. Hazreti Ali, Nebilerden, Resûllerden ve kendisinden önceki üç halîfeden sonra, mahlûkâtın en üstünüdür. Hazreti Ali, Resûlullaha soyca pek yakın idi. İlmi çoktu. Çok cesurdu. Resûlullah onu pekçok severdi. Onu, Hazreti Fâtıma vâlidemiz ile evlendirdi. O, Cennet gençlerinin efendileri olan Hazreti Hasan ile Hazreti Hüseyin’in (radıyallahu anhümâ) babasıdır. Resûlullah efendimizin pak ve şerefli soyu Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ile devam etmiştir. Hazreti Ali’nin zühdü ve veraı pekçok idi. O, Resûlullahın amcasının oğludur. İbn-i Abbâs (radıyallahu anhümâ) “Resûlullah ile ilk önce namaz kılan Hazreti Ali’dir" dedi. Sa’îd bin Müseyyib, Hazreti Ali’den başka Sahâbiden (radıyallahü anhüm) hiç kimse, “Bana sorunuz” dememiştir” derdi. Hazreti Ali’nin ilimdeki yüksekliğine Resûlullah efendimiz şehâdet edip, “Sizin kazayı en iyi bileniniz Ali’dir” buyurmuştur.

Hazreti Ali’nin (radıyallahü anh) şecâat ve kahramanlığı da, meşhurdur. Harp meydanında, karşısına çıkan kimselerin hepsine galip geldi. Tebük harbine, Resûlullah efendimizin bulunduğu diğer bütün gazâlara katıldı. Uhud’da, Müslümanların müşrikler tarafından sıkıştırıldığı sırada, müşriklerin ileri gelen cengâverlerini öldürdü. Müslümanların sancağını taşıdı. Onun hakkında Üseyd bin İyâs; “Kureyş müşrikleri onu öldürmek için teşvikte bulunuyorlar, onun kendilerine galebe çalmasından dolayı kendilerini ayıplıyorlardı” demiştir.

Câbir bin Abdullah anlatır: “Biz Cuhfe denilen yerde idik. Bu sırada Resûlullah yanımıza geldi. Ali’nin (radıyallahu anh) elini tutup; 

-Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır, buyurdu. Resûlullah Hayber’in fethinde; 

-Bu bayrağı, Allah ve Resûlünün sevdiği birisine vereceğim, buyurup, Hazreti Ali’ye verdi. Yine Resûlullah Hazreti Ali için; 

-Mûsâ’nın yanında Hârûn nasıl idi ise, sen de benim yanımda öylesin. Yalnız, şu fark var ki, benden sonra Peygamber gelmeyecektir, buyurdu.

Ancak, burada bildirilen husus, İslâma hizmet ve Müslümanlara daha faydalı olmakla alâkalıdır."