Sâlih kimseleri ziyareti terk etmemeli...
04/05/2022 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Bir memlekete
gidildiği zaman, eğer orada büyük bir âlim varsa, önce onun ziyâretine gidilir.
Kıdvet-ül-Evliyâ
hazretleri büyük velilerdendir. Asıl adı Ahmed idi. Hindistan'da Radul şehrinde
doğdu. 1433 (H.837) senesinde aynı yerde vefât etti. Celâleddîn Pâni-pütî
hazretlerine intisab ederek onun terbiyesinde yetişti. Kısa zamanda icâzet
almakla şereflendi. Hilâfet hırkası giyip, memleketine gönderildi.
Sohbetlerinde yolculuk âdâbı hakkında buyurdu ki:
Yolculuğa çıkan kimsenin yanında abdest için bir kab bulundurması lâzımdır.
Büyük zâtlardan bazısı, yolculuk yapan birisi ile müsâfeha yapınca, onun
avucunda ve parmaklarında su kabı taşıdığına dâir bir izin olup olmadığına
bakardı. Eğer böyle bir iz bulursa, onu çok iyi karşılar, bulamazsa, ona yüz
vermez ve onu kabûl etmezdi. Yine onlardan birisi, yolculuk yapan birisinin
yanında su kabı görmezse, bundan, onun namazı terk etmeyi göze aldığına
hükmederdi. Yola çıkacak kimsenin yanına; iğne, iplik, makas, çakı gibi şeyleri
alması müstehabdır. Çünkü bunlar, farzları eda etmeye yardımcı olurlar.
Yolculuğa çıkmak isteyen bir kimse, dostlarını ve tanıdıklarını dolaşması, onlara
veda etmesi ve onlarla helâlleşmesi lâzımdır. Yola çıkan kimsenin
özellikle namazlarını terk etmemesi lâzımdır.
Bir memlekete gidildiği zaman, eğer orada büyük bir âlim varsa, önce onun ziyâretine gidilir. Yoksa, sâlih kimselerin yanına gidilir. Böyle kimseler çoksa, en faziletli ve kıymetli olanının yanına gidilir. Yine bir memlekete gidildiği zaman, abdest ve temizlik ihtiyâcının giderilmesi için uygun bir yer aranır. Akarsu olan yer, yerleşmek için tercih edilir. Abdest aldıktan sonra, iki rek’at namaz kılar ve yanına gideceği büyük bir zât varsa onun yanına gider. Yanında bir süre oturur. Soracağı bir husûs varsa, onu sorar, yoksa onun yanında konuşmaz. Eğer o büyük zât bir şey sorarsa, ona cevap verir. Topluluk hâlinde yolculuk yapılıyorsa, en zayıfların yürüyüşü gibi yürümelidir. Arkadaşı durduğu zaman durmalıdır. Mümkün mertebe, namazları vaktinden sonraya tehir etmemelidir. Eğer mümkün ise, yürüyerek gitmeyi bir vâsıtaya binerek gitmeye tercih etmelidir. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte; “Bir bineğe binerek hacca giden kimsenin, bineğinin attığı her adım için yetmiş hasene, yürüyerek giden kimsenin her adımına karşılık ise harem hasenatından yediyüz hasene (iyilik) vardır” buyurunca, Eshâb-ı Kirâm (radıyallahü anhüm) “Harem hasenatı nedir?” diye sordular. Bunun üzerine Resûl-i ekrem; “Onun bir hasenesi, yediyüzbin hasenedir” buyurdular.