"Sana, kardeşine yardım etmek yakışır!"
04/07/2024 Perşembe Köşe yazarı A.U
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri devrinde zamânın Sultânı,
Ahmed Mirza olup, bu zâta bağlıydı.
Hem
de gönülden.
Kardeşi
Sultân Mahmud da, başka bir yerin hükümdârıydı. Ama bu, kardeşi Ahmed Mirza'nın
toprağına göz dikmiş, savaşmak istiyordu.
Ahmed
Mirza, bu hâli Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine arz etti. Büyük velî, kardeşine
mektup yazdı:
“İkiniz
kardeşsiniz ve hükümdârsınız. Savaşmak değil, kardeşine yardım etmek yakışırdı
sana. Vazgeç bu işten, yoksa sen zararlı çıkarsın.”
Sultân
Mahmud okudu...
Fakat
dinlemedi.
Ordusuyla
yürüdü Semerkant'a.
Ahmed
Mirza, bu velîye arz etti ki:
“Bu
orduya güç yetiremeyiz.”
Büyük
velî de;
“Hiç
korkma! Allah'ın izniyle biz bu işe kefîliz” buyurdu.
Nihâyet
harp başladı.
Düşman
ilerliyordu.
Tam
Şehre gireceklerdi ki, kuvvetli bir “kasırga” koptu bir anda. Öyle ki, göz gözü
görmüyor, düşman askerleri birbirlerini kırıyordu.
Ana-baba
günü oldu.
Kasırganın
şiddeti daha da artınca atlar, sâhiplerini çiğneyip kaçmaya başladı.
Sultân
Mahmud çâresizdi!..
Kaçtı
harp meydanından.
Ubeydullah-ı
Ahrâr hazretleri, Ahmet Mirza’ya seslendi:
“Kaçanları
tâkip et!”
O da
emri îfa etti.
Çoğunu kılıçtan geçirdiler. Velhâsıl bu zâtın himmet ve
yardımıyla muvaffakiyet, Ahmed Mirza'nın olmuştu yine...