Mü'min önce düşünür, sonra konuşur...
04/08/2022 Perşembe Köşe yazarı S.A
M. Said Arvas Hocadan Hatıralar...
"Mü'minin dili
kalbinin arkasındadır. Önce düşünür, sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin
önündedir, önce konuşur sonra düşünür."
Dil; küçücük bir
organdır fakat ibadeti de, isyanı da büyüktür. Küfür ve iman ancak dilin
şehâdetiyle açığa çıkar.
Sahasının ne sonu
vardır, ne de sınırı. Hayır da dilin alanına girer, şer de…
Dilini
dizginleyemeyenleri şeytan sürükler, uçurum kenarına çeker. Şeytanın en çok
günah işlettiği uzvumuz dilimizdir. Dilin şerrinden ancak "onu İslami
terbiye ile gemleyen" kurtulabilir. Dilin nerede iyi ne zaman kötü
kullanıldığı herkes tarafından bilinemez. Güzel dinimiz bu hususları açık ve
seçik belirtmiştir.
İnsanlara verilen en
büyük nimetlerden biri konuşabilme kabiliyetidir. Evet hayvanların da dili
vardır, hem bizimkilerden iridir ama onlar söz söyleyemezler.
Dilimiz sayesinde
derdimizi anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve öğretebiliyoruz. Yine dilimiz
yüzünden, gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz.
Dil insanı cennete de
götürür, cehenneme de…
Nice insanlar
ağızlarından çıkan bir söz yüzünden öldürülmüş ya da hapishanelerde
çürümüşlerdir.
Niceleri de yaptıkları
konuşmalarla takdir toplar, yüksek makâmlara getirilir...
İmanlı olabilmek için,
"kalp ile tasdîk"ten sonra "dil ile ikrâr" gerekir. Sahih
iman için ikisi de lâzımdır.
Bakması bile bize
haram olan yabancı bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, aynı
evde beraber yaşıyoruz.
Eğer ağzımızdan küfre
sebep olacak bir cümle çıkarsa, hem imanımızı hem nikâhımızı tazelemek zorunda
kalıyoruz.
Bunun için konuşmaya
başlamadan evvel söyleyeceklerimizi süzmeli, kontrol etmeliyiz.
Hazret-i Ebu Bekir
dilinin altına çakıl taşı koyar, konuşmadan evvel cümleleri ölçer biçerdi.
Eğer bir söz kendimize
veya birilerine faydalı olacaksa söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan
sakınmalı.
Hadis-i şerifte
buyuruluyor: "Mü'minin dili kalbinin arkasındadır. Önce düşünür,
sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin önündedir, önce konuşur sonra
düşünür."
Konuştuktan sonra
düşünmek neye yarar? Artık ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık faydasızdır.
Öyle ya
söylemediğimizin sahibiyiz, söylediklerimizin esiri… Allahü teâlâ bize bir
dil vermiş, iki kulak. Demek ki iki dinlemeli bir konuşmalıyız.
Yine dilimizi iki
kilit arkasına koymuş, dişler ve dudaklar...
Gereksiz konuşmamalı,
meselâ birine "oruç musun" diye sorup zor durumda bırakmamalı.
Ne yazık ki dilimize
dolanan mânâsız sorular var. Adın ne? Memleket nere? Mesleğin? Hangi mektebi
bitirdin? Ne kadar maaş alıyorsun? Askerliği nerede yaptın? Evli misin? Çocuk
var mı? Kaçı kız, kaçı erkek?
Hâlbuki kabre girince tek soruya muhatap olacağız: "Buraya ne amelle geldin?"