İslam âlimlerinin yazdıkları nasihattir
04/11/2024 Pazartesi Köşe yazarı O.Ü
Sual: İslam âlimleri, din büyükleri, dinin emir ve yasaklarını, sözle ve yazı ile bildirerek, talebelerine ve sevenlerine hep nasihat etmişler midir?
Cevap: Evet hep nasihat
etmişlerdir. Mesela Muhammed Ma’sûm hazretleri Mektûbât kitabında, sevenlerine
hitaben, nasihat olarak buyuruyor ki:
“Yazıklar olsun, ömür geçti, gitti. Bir hayırlı iş
yapmadım. Dünyanın vefasız, yalancı olduğu, şimdi daha iyi anlaşıldı. Hayatı,
hayal oldu. Fitneleri, dertleri bitmedi. Ahbap, arkadaşlar, öldüler, gittiler.
Bu hâlleri görüp de, gafletten uyanmıyor, ibret almıyoruz. Pişman olmuyoruz.
Tövbe etmiyoruz. Gaflet devam ediyor, günahlarımız artıyor. Allahü teâlâ, Tevbe
sûresinin 127. âyetinde meâlen; (Görmüyorlar mı ki, her sene, bir
iki kerre, dertlere, belalara yakalanıyorlar. Yine tövbe etmiyor, pişman
olmuyorlar) buyurdu. Bu nasıl imandır? Nasıl Müslümanlıktır? Ne
kitaptan, ne sünnetten nasihat alınıyor. Ne de, başa gelen dertlerden,
hadiselerden ibret alınıyor. Uzun seneler, beraber yaşadıkları, birlikte gezip
dolaştıkları, yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları ahbaplarını, arkadaşlarını
düşünsünler. Sevdiklerinin, birlikte eğlendiklerinin, yardımcılarının ne
olduklarını görmüyorlar mı? Hiçbirinden bir şey kaldı mı? Onlardan haber
verenler var mı? Ömürlerinin harmanını rüzgâr götürdü...
Ya Rabbî! Onların ecrinden, feyzinden
bizi mahrum eyleme! Onlardan sonra, bizi fitnelere düşürme! Biz garibler,
birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim. Tavşan uykusu ile
yaşamayalım! Kalblerimizi geçici, yaldızlı, sahte lezzetlere kaptırmıyalım! Bu
zehirli tatlılıklara aldanmıyalım! Allahü teâlânın emrettiği ibadetleri, razı
olduğu iyi işleri yapalım! Nefis ve şeytanın ve kötü kimselerin yalanlarına,
fitnelerine inanmayalım! Kabir ve kıyamet azaplarını düşünerek, kendimizi
şimdiden koruyalım! Bu kısa hayat ve aslı olmayan görünüşü bırakıp, ölmeden
ölmekle şereflenelim! Aslımızın hiç olduğunu düşünelim! Emanet edilen
ziynetleri takarak övünen ahmak kimse ile herkes alay eder. Bozuk, hileli mal
satanı kimse sevmez. Varlık ve var olana yakışan her şey, hakiki var olanındır.
Önü ve sonu yokluk olanın, kemali, kendi yokluğunu anlamasıdır. Kişi noksanını
bilmek gibi, irfan olmaz!”