"Ey insan, gaflet uykusundan uyan!"
04/12/2018 Salı Köşe yazarı V.T
Bâtıl dîne bağlanmak, insanı ebedî felaketlere, daimî azaplara götürür.
Şemsüddîn Muhammed Karâfî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh ve hadîs âlimidir. 801 (m. 1399)’da Kâhire’de doğdu ve 867 (m. 1463)’de aynı yerde vefat etti. Buyurdu ki:
İnsan, alıştığı âdetleri sever. Bunlardan ayrılmak istemez. Doğunca, süt emmeye alışır. Bundan ayrılmak istemez. Büyüdükçe, evine, mahallesine, şehrine alışır. Bunlardan ayrılması, çok güç olur. Sonra, dükkânına, sanatına, çalıştığı fen işlerine ve çoluk çocuğuna, diline, dînine alışır. Bunlardan ayrılmak istemez. Böylece, muhtelif cemaatler, kavimler, milletler hasıl olur. Şu hâlde, bir milletin dinlerini sevmeleri, dinlerinin en hayırlı din olduğunu anladıkları için değildir. Aklı olan, kendi dînini ve başka dinleri incelemeli, dinler arasında hak olanı anlamalı, ona sarılmalıdır. Çünki, bâtıl dîne bağlanmak, insanı ebedî felaketlere, daimî azaplara götürür. Ey insan, gaflet uykusundan uyan! (Hak dînin, hangi din olduğunu nasıl bileyim. Ben, alıştığım dînin hak din olduğuna inanıyorum. Bu dîni seviyorum) der isen, şunu bil ki; Din, Rabbin Peygamberler vâsıtası ile gönderdiği emirlere ve yasaklara itaat etmektir. Bu emirler, insanın Rabbine karşı ve birbirlerine karşı vazifeleridir.
Mevcut dinler arasında, Rabbin sıfatlarını, ibâdet şekillerini ve mahluklar arasındaki muamelatı en faydalı olarak bildiren hangisidir? Akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvettir. Kötüyü terk etmek, iyiyi de tedkîk etmek lazımdır. Dîni tedkîk, onun zuhûrunu [başlamasını], Peygamberlerini, Eshâbını ve ümmetini ve din büyüklerini incelemektir. Bunları beğenirsen, o dîni seç! Aklına uy, nefsine uyma! Nefis, âileden, arkadaşlardan, bozuk, kötü din adamlarından utanmayı ve onlardan zarar gelmesini ileri sürerek, seni aldatır. Fakat, bu zararlar, ebedî azap yanında hiçtir. Bunu iyi anlayan kimse, elbet (Dîn-i islâm)ı tercîh eder. Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed aleyhisselâma inanır. Zaten İslâmiyet, bütün Peygamberlere iman etmeyi emretmektedir. Bunların dinlerinin, şeriatlarının hak oldukları, her Resûl gelince, evvelki şeriatların hükümleri kalmadığı gibi, Muhammed aleyhisselâmın şeriatı gelince de, bütün şeriatların hükümlerinin kalmadığını bildirmektedir.
Bir insanın, tâbi olduğu dînin bâtıl olduğunu anlaması ve bu dîni terk ederek, Muhammed aleyhisselâma iman etmesi, nefsine çok güç gelir.