Dervişin avucunda altın olan toprak!..
05/08/2021 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Evliyâullah,
Allahü teâlânın izni ile toprağı altın yapar. Sizden böyle bir şey
isterim!.."
Simkeşzade Hasan Feyzi
Efendi İstanbul evliyasındandır. Şeyh Abdülehad Nuri'den hilâfet aldıktan sonra
Halvetiyye yolunu taliplerine öğretti. 1102 (m. 1690)’da vefat etti. “Gamze-i
Dil” isimli eserinde şöyle anlatmaktadır:
Üstadım Abdülehad
Efendi talebeleri ile Rumelihisârı'na gitmişti. Orada birkaç gün kalmışlardı.
Bir ara sohbet ederken orada bulunanlardan biri; "Efendim! Evliyâullah,
Allahü teâlânın izni ile toprağı altın yapar. Sizden böyle şey isterim"
dedi. Bunun üzerine Abdülehad Efendi besmele çekip yerden bir avuç toprak aldı
ve dervişin avucuna döktü. Dervişin avucunda birkaç adet hâlis altın meydana
geldi. Bir tânesi yere düştü. Ali Dede isminde bir talebe o altını alıp,
koynuna koydu. Teberrüken o altını muhâfaza etti. Vefâtına yakın, o altını ne
yaptığı sorulunca; "Onu canım gibi muhâfaza ediyorum. Efendimin
yâdigârıdır. Bu kadar zengin olmama bu altın vesîle oldu" dedi...
Başka bir gün de
Kandilli taraflarında bir yere talebeleri ile berâber gitmişti. Orada talebeler
denize girmek için izin istediler. Abdülehad Efendi de izin verdi. Herkes
denize girdi. Fakat talebelerden birisi denize girmemişti. Abdülehad Efendi o
talebeye niçin denize girmediğini sorunca; "Efendim! Vücûdum zayıftır.
Soğuk suya tahammülü yoktur" diye cevap verdi. Bunun üzerine Abdülehad
Efendi; "Deniz suyu hamam suyu gibi sıcak olabilir. Hem sıhhat ve kuvvete
vesîle olur" buyurdular. Emre uyarak denize girdi. Deniz suyunun, hamam
suyu gibi sıcak olduğunu gördü.
Talebelerine buyurdu
ki: "Kelime-i tevhîdle (Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah) diyerek
kudret miktarınca meşgûl olmak lâzımdır."
"İki kalbin yok
ki, biri ile Allahü teâlâya, diğeri ile Allahü teâlâdan başkalarına
yönelesin."
"İlimde mâhir, dînî meselelere gereği gibi vâkıf olmayan, fakat âlim sıfatını taşıyan câhil; Ehl-i sünnet vel cemâat îtikâdı ile diğer dalâlet ve bozuk îtikâdları birbirinden ayırmaya gücü yetmeyen, ihtilaflı meselelerin sâdece bir tarafını bilip, diğer tarafından haberi olmayan ve yanlış düşüncesinde direten, ilmi ile amel etmeyen münâfık sıfatlı kimseler, âhireti talep edenleri bid'at ve dalâlete düşürerek dinden ederler. Onun için; Allahü teâlânın emirlerine uyan, yaratıklarına şefkat eden, sırf Allah için doğru yolu gösteren mürşid-i kâmillere uyup, nâkıs olanlardan çok sakınmalıdır."