Hazır sofra!..
05/12/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Irak’ta yetişen evliyânın büyüklerinden Mâcid-ül Kürdî hazretlerinin
bir oğlu vardı.
O, şöyle anlatıyor:
Babamla bir evde kalıyorduk.
Kapımıza kim gelseydi.
Karnını güzelce doyururdu.
Ve giderdi sevinerek.
Bir gün, otuz fakîr geldi.
Aç olduklarını söylediler.
Babam bana;
“Gir şu küçük odaya. Orada olan yemek sofrasını alıp buraya getir!’ dedi.
Ben çok şaşırdım.
Zîra az önce o odadaydım.
Ve yemek nâmına bir şey yoktu.
Ama yine de îtiraz etmedim.
“Peki babacığım!” dedim.
Ve dediği odaya girdim.
Bir de ne göreyim!
Mükellef bir sofra var odada.
Üzerinde çeşit çeşit yemekler.
Türlü türlü meşrûbâtlar.
Getirip koydum önlerine.
Oturup bir güzel yediler.
Duâ edip, Allah'a şükrettiler.
Babama da teşekkür ettiler.
Ve memnun olarak ayrıldılar.
Az sonra otuz fakîr daha geldi.
Aç olduklarını söylediler.
Babam, çağırdı yine beni.
Dedi ki:
“Git, odadaki sofrayı getir!”
Bu defâ şaşırmadım.
“Peki babacığım” dedim.
Tereddütsüz girdim aynı odaya.
İkinci sofrayı da kucakladım.
Getirdim misâfirlerin önlerine.
Onlar da yemek yiyip gittiler.
Ben alışıktım bunlara.
Hiç yadırgamıyordum artık...