Son peygamber...
06/05/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İnsanlığın doğru yolu bulması, âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir.
Allahü teâlâ, dünyâya
gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâmdan itibâren,
Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar bütün Peygamberleri
vâsıtasıyla, kullarına, dünyâ ve âhirette râhat etmeleri,
huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emir ve
yasaklarını, yanî ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu, beğendiği
ve beğenmediği bütün işleri bildirmiştir.
İnsanlar, Allah’ın Peygamberlerine tâbi olup, emir ve
yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar,
birbirlerini sevip-saymışlardır. Emirlere ve
yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş;
ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır.
İnsanlığın doğru yolu bulması, ahlâken yükselmesi,
bütün beşeriyetin dünyâda ve âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber
olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. "Gerçekten sen, büyük
bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) âyetinde, Allah'ın iltifâtına
mazhar olan Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân'dan ibâret olan güzel ahlâkını, hem
hayâtında sergilediği tatbîkâtıyla, hem de güzel emir ve tavsiyeleriyle
ümmetine teblîğ etmiştir.
"O’nun şahsında, Allah'ı ve Âhiret gününü umanlar
ve Allah'ı çokça hâtırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri
vardır" (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed
aleyhisselâmın “üsve-i hasene” [nümûne-i imtisâl=en güzel
örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir?
Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm
da, “Ben, iyi huyları tamâmlamak, yerleştirmek için gönderildim” buyurmuştur.
O'nun güzel huyları o kadar çoktu ki, herkesi hayrân
bırakırdı; görenler ve işitenler seve- seve Müslümân olurdu. O'nun hiçbir
hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik,
hiçbir kusûr görülmemiştir.
Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek
görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri
“Habîb”inde, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi
olan Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm’da toplamıştır. Mahlûkların
yaratılmasına sebep olan ve âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en
kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, “Habîbullah”tır [Allahü
teâlânın en çok sevdiği kimsedir.]
İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin
başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O’na îmân etmek, tâbi’ ve teslîm
olmaktır. Bunun zıddı da felâketlerin başıdır.
Her mü'minin, Resûlullah’ı çok sevmesi lâzımdır.
Çünkü, başta “Sahîh-i Buhârî” olmak üzere, birçok hadîs
kitâbında yer alan bir hadîs-i şerîfte meâlen, “Bir kimse, beni
çocuğundan, babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, [kâmil ma’nâda] îmân
etmiş olmaz” buyuruldu. Ya'nî o kişinin îmânı olgun olmaz.
Hadîs-i şerîfin diğer rivâyetleri de
şöyledir: “Bir kimse, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan
dahâ çok sevmedikçe, îmân etmiş olmaz.” “Beni ana-babasından, evlâdından
ve herkesten daha çok sevmeyen, [kâmil] mü’min olamaz.”