Peygamberimizin Mekkelileri açıkça İslâm'a davet etmesi...
06/07/2021 Salı Köşe yazarı R.A
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm), nerede bir kimse veya bir
topluluk görse, onlara İslâm'ı anlatırdı...
Kureyşliler, Peygamber Efendimizi (aleyhisselâm), davâsından vâzgeçirmek için,
ona kadın, para ve reîslik teklîf etmişler; yeter ki bu
davândan vâzgeç demişlerdir.
Ayrıca Kureyşliler, Peygamberimizi himâye eden amcası Ebû Tâlib’i
de tehdîd etmişler; ya yeğenini himâyeden vazgeç yahut da sana da harp
açarız demişlerdir. Bunun üzerine, o, yeğenini çağırmış ve durumu kendisine
bildirmiştir. Peygamber Efendimiz, önce bazı âyet-i kerîmeler okumuş, sonra
da “(Ey Amca!) Vallahi, bu davâyı terk etmem için, Güneş'i sağ elime,
Ay'ı da sol elime koysalar, yine de terk etmem…” şeklinde sözlerine
devâm etmiş ve ağlayarak çıkıp gitmiştir. Bunun üzerine, amcası da, onu himâye
etmeye devâm edeceğini bildirmiştir.
Bi'setin (Peygamberliğin bildirilmesinin) dördüncü yılında, Hicr
sûresinin 94. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Meâlen: "(Ey Habîbim!) Sana
emrolunan şeyi (emir ve yasakları) açıkla (hak ile
bâtılın arasını ayır.) Müşriklerden yüz çevir! (Onların
sözlerine iltifât etme)" İlâhî emri gelince, Sevgili Peygamberimiz,
Mekkelileri açıktan açığa İslâm'a davet etmeye başladı.
Bir gün Safâ Tepesi'ne çıkıp "Ey Kureyş halkı! Buraya toplanıp
sözlerimi dinleyiniz!" buyurdu.
Kabîleler toplandıktan sonra da "Ey kavmim! Hiç benden yalan
söz işittiniz mi?" buyurunca, hepsi birden "Hayır
işitmedik" dediler.
Buyurdu ki: "Allahü teâlâ, bana Peygamberlik ihsân etti ve
beni size Peygamber olarak gönderdi."
Sonra da "(Ey Habîbim!) Onlara de ki: Ey insanlar! Ben,
sizin hepinize gelmiş, Allahü teâlânın Resûlüyüm. O Allahü teâlâ ki, yerlerin
ve göklerin sâhibi ve idârecisidir. O'ndan başka ibâdete müstehak yoktur. Her
canlıyı öldüren ve dirilten O'dur…" meâlindeki A'râf sûresinin
158. âyet-i kerîmesini okudu.
Dinleyenlerden, amcası Ebû Lehep kızarak "Kardeşimin oğlu dîvâne
olmuş! Bizim putlarımıza tapmayanın, dînimizden ayrılanın sözünü
dinlemeyiniz" diye küfürde direterek bağırdı. Orada bulunanlar dağıldılar
ve hiç kimse îmân etmedi. [Ma’lûm olduğu üzere, bunun üzerine Tebbet [Mesed]
Sûresi nâzil oldu.]
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm), bundan sonra, nerede
bir kimse veya bir topluluk görse, onlara İslâm'ı anlatırdı. Böylece
hakîkî kurtuluşun Allahü teâlâya îmân etmekle mümkün olacağını bildirirdi...
Peygamberimizin, 23 senede, 150 bin güzîde sahâbî, mübârek insan, "hayırlı ümmet" meydâna getirmesi, onların da 30 sene gibi çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdût imkânlarla, Endülüs'ten [İspanya’dan] Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim-irfân, ahlâk-fazîlet, adâlet-hakkâniyet, medeniyet-insan hakları götürmeleri, dünyâda bir eşi-benzeri görülmemiş bir hâdisedir.