Kabir azâbını inkâr edenler!
06/10/2020 Salı Köşe yazarı R.A
Hemen hemen her hadîs kitâbında bildirilen kabir azâbını inkâr
eden; bütün hadîs kitaplarını inkâr etmiş olur.
Dünkü makâlemizde, kabir azâbıyla ilgili olarak
bazı âyet-i kerîmelerin meâlleri ve bazı muteber tefsirlerden kısa
açıklamaları ile bazı hadîs-i şerîfleri vermiştik. Bugün de, Mü’min 46,
Câsiye 26, Nûh 25, Tekâsür 3’te geçen ifâdelerin, kabir azâbını
anlattığını kıymetli tefsirlerden ve sözleri muteber âlimlerden açık-seçik bir
tarzda nakledeceğiz.
İmâm-ı A'zam hazretleri buyurdu ki:
Kur'ân-ı kerîmde “Onlar, sabâh-akşam ateşe sokulurlar. Kıyâmetin
kopacağı günde, (Fir’avun hânedânını azâbın en çetinine
sokun!) denilecek” buyuruldu. (Mü’min, 46)
Sabâh-akşam görecekleri azap, Kıyâmetten öncedir. Âyetin devâmında onların
şiddetli azâba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azâbı, ikincisi
ise Cehennem azâbıdır. (El-Kavlül-fasl)
İmâm-ı Gazâlî hazretleri de, “Bu âyet-i kerîme, kabir azâbını
gösteriyor” buyurdu. (İhyâu Ulûmid-dîn)
İmâm-ı Nesefî buyurdu ki:
Câsiye sûresinin, “Allah sizi diriltir, sonra öldürür” meâlindeki
26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağı bildiriliyor. (Şeyhzâde)
Nûh sûresinin, “Günâhları yüzünden suda boğuldular, ardından da
ateşe atıldılar” meâlindeki 25. âyet-i kerîmesinde geçen Feüdhılû kelimesindeki F harfi
(tâkîbiyye), hiç ara verilmediğini gösterir. Yani “Suda boğulduktan
hemen sonra, kabirdeki azâba marûz kaldılar” demektir. (El-Kavlül-fasl)
Tekâsür sûresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü âkıbetini "İleride
bileceksiniz!" demek, "Ölürken" demektir. 4.
âyetindeki "Yine ileride bileceksiniz" ise "Kabirde"
demektir. (Celâleyn, Medârik, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubî)
Büyük âlim İmâm-ı Süyûtî, "Kabir azâbı" ile
ilgili “Şerhus-sudûr” isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhârî ve Müslim başta
olmak üzere, diğer hadîs kitaplarındaki kabir azâbı ile ilgili pekçok hadîs-i
şerîfi nakletmiştir.
Kabir azâbı, hemen hemen her hadîs kitâbında bildirilmektedir. Kabir
azâbını inkâr eden, bütün hadîs kitaplarını inkâr etmiş olur.
Hazret-i Âişe validemiz, “Ya Resûlallah, bu ümmet, kabirde azap
görecek, benim gibi zayıfların hâli ne olacak?” diye suâl edince,
Resûlullah Efendimiz, İbrâhîm sûresinin, “Allah, îmân edenlere, dünyâ
ve âhirette de sâbit sözlerinde sebât ihsân eder” meâlindeki 27. âyeti
okudu. (Bezzâr)
Bu âyette, kabir hayâtının hak olduğu, müminlere kavl-i sâbit ihsân
edildiği bildiriliyor. (Tefsîr-i Celâleyn)
“Kabir hayâtı insanlara göre değişir. Bir hadîs-i şerîfte, "Peygamberler,
kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar" buyuruldu. Peygamber
Efendimiz, Mîrâc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, onu
kabirde namaz kılarken gördü. Kabir hayâtı şaşılacak bir şeydir.” (İmâm-ı
Rabbânî)
Bazı akademisyenlerin internette çıkıp kabir azâbını inkâr etmeleri, 2 günden beri zikrettiğimiz âyet-i kerîmeleri kafalarına göre açıklamalarından ve Kütüb-i sittede geçen, bir kısmını zikrettiğimiz muteber hadîsleri inkâr etmelerinden kaynaklanmaktadır. [Allahü teâlâ, hepimizi kabir azâbından muhâfaza buyursun.]