Feyizler, Resûlullahın kalbinden yayılmakta
06/11/2019 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Sohbetinde bulunup, güzel yüzünü görenler, tatlı sözlerini işitenler, dahâ
çok feyiz aldılar.
Muhyüddîn İbn-ül-Cevzî hazretleri fıkıh ve usûl âlimlerindendir. 580 (m.
1185)’de Bağdad’da doğdu. 656 (m. 1258) senesinde vefât etti. Bir dersinde
şunları anlattı:
Hadîs-i kudsîde (Bir velî kuluma düşmanlık eden, benimle harp etmiş
olur. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında, en sevdiğim, ona farz ettiğim
şeydir. Nâfile ibâdet [de] yaparak, bana yaklaşan kulumu çok severim. Çok
sevdiğim kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum.
İstediğini elbette veririm. Bana sığındığı zaman, elbette korurum) buyuruldu.
Farzlarla hâsıl olan kurb, yanî Allahü teâlâya yaklaşmak, nâfilelerle hâsıl
olandan, elbette daha çoktur. Fakat, ihlâs ile yapılan farzlar kurb hâsıl
eder. İhlâs, ibâdetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmaktır. Ehl-i
sünnet olan her müminde biraz ihlâs vardır. Takvâ ile ve ibâdet yapmakla,
kendisine (feyz) denilen kalb nûrları gelir. Bir velînin kalbinden saçılan bu
feyizlerden alırsa, ihlâsı çabuk ve çok artar. (Takvâ), harâmlardan nefret
etmek, harâm işlemeği hâtıra bile getirmemekdir. Allahü teâlâya yaklaşmak, Onun
rızâsına, sevmesine kavuşmak demektir. Allahü teâlânın müminlerin kalblerine
gönderdiği nûrlar, feyizler, ibâdetleri ve takvâsı çok olanlara, gelmektedir.
Yanî, bunların feyiz almak istidâtları, kâbiliyetleri artar.
Feyizler, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) mubârek kalbinden
yayılmaktadır. Gelen feyizleri almak için, Resûlullahı sevmek lâzımdır. Sevmek
de, Onun ilmini, güzel ahlâkını, mucizelerini, kemâlâtını öğrenmekle hâsıl
olur. Resûlullah da, onu görüp severse, feyiz alması çoğalır. Bunun için,
sohbetinde bulunup, güzel yüzünü görenler, tatlı sözlerini işitenler, dahâ çok
feyiz aldılar. Eshâb-ı kirâm, bunun için, çok feyiz alıp, kalpleri dünyâ
sevgisinden temizlenerek, ihlâs sâhibi oldular. Kavuştukları nûrlar, feyizler,
evliyânın kalplerinden dolaşarak, zamanımıza kadar geldi.
Bir kimse, kendi zamanında bulunan bir velîyi tanıyıp, çok sever ve
sohbetinde bulunarak, kendini sevdirirse, Resûlullahın mübârek kalbinden
velînin kalbine gelmiş olan nurlar, bunun kalbine de akarak kalbi temizlenir.
Sohbetine kavuşamazsa, onu düşünmesi, yani velînin şeklini, yüzünü
hâtırına getirmesi de, sohbetinde bulunmuş gibi olur. Yani, mürşidi sevmek,
onun kalbinden saçılan feyizleri almaya sebep olur.