İbâdet hakkında...

06/12/2022 Salı Köşe yazarı R.A

İnsanın, görünür ve görünmez bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâya gücü yettiği kadar şükretmesi kulluk vazifesidir...

 

 

Bilindiği gibi bütün insanların yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir. Bunu, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde haber vermektedir. Zâriyât sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Cinnîleri ve insanları, ancak beni tanımaları, bana ibâdet etmeleri için yarattım” buyurulmuştur. İnsanlar, âlemlerin ve bütün mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün iyilikleri, nîmetleri gönderen Allahü teâlâya, O’nun emrettiği şekilde ibâdet etmeye çağırılmışlardır. İbâdetin nerelerde, ne zaman ve nasıl yapılacağı, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiştir.

En son hak dîn olan İslâmiyette, en büyük ve en son Peygamber olan Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından teblîğ edilmiş, îmân, ibâdet ve ahlâk esâsları ile insanlar, mânen ve maddeten yükselmeye, üstünlük ve şeref sâhibi olmaya, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya dâvet edilmişlerdir.

İnsanın, görünür ve görünmez bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâya gücü yettiği kadar şükretmesi kulluk vazifesidir; aklın emrettiği bir vazîfe, bir borçtur. Fakat çok şey vardır ki, insanlar onları güzel ve kıymetli sanırlar; hâlbuki Allahü teâlâ onlardan râzı değildir, beğenmez. Saygı ve şükür sandığımız şeyler, beğenilmeyen, bayağı şeyler olabilir. Bunun içindir ki insanlar, kendi kusûrlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamazlar. Şükretmeye, saygı göstermeye yarayan vazîfeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.

Bir hadîs-i şerîfte: “İlimsiz ibâdet, dalâlettir, sapıklıktır” buyuruldu. Zira câhil, ne yaptığını bilmeyen kimsedir. Diğer bir hadîste de “Âlimin uykusu, câhilin ibâdetinden hayırlıdır” buyurulmuştur. (Berîka) “Peygamber Efendimiz ve Eshâbı zamânında bulunmayıp da dîne sonradan katılan reformlara, değişikliklere” “İbâdette Bid'at” denilmektedir. 

Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek için, Allah’ın insanlara gönderdiği elçisi olan Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır. O’nun yoluna “İslâmiyet” denir. Muhammed aleyhisselâma uyan kimseye “Müslümân” denir. Allahü teâlâya şükretmeye, yâni Muhammed aleyhisselâma uymaya “İbâdet etmek” denir.

Allahü teâlâya tazîm ve saygı, O’na kulluk vazîfelerini yerine getirmekle olur. İbâdetlerin neler olduğunu sâdece bilmek kâfi değildir. İbâdet, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmaktır. Allahü teâlânın rızâsı, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır. İbâdet görevini yerine getirebilmek, Allahü teâlânın nelerden râzı olduğunu bilmeye bağlıdır. İlimsiz ibâdet olmaz. Câhil olanın yaptıklarına ibâdet denmez, sapıklık denir.

İbâdet üç şekilde olur: Beden ile, mal ile, hem beden ile hem de mal ile olur. Birincisi, namaz ve oruç gibi, ikincisi zekât, sadaka-i fıtır, kurbân gibi, üçüncüsü de hac ve umre gibidir. Namaz gibi ibâdetlerde başka birisi vekil yapılamaz. Allah’ın emrettiği namazı herkesin kendisi kılması lâzımdır. Oruç da böyledir. Mal ile yapılan ibâdetlerde başka birini vekil etmek câiz olur.