Bu nizâmı yaratan Allahü teâlâdır
07/03/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T
Bu kâinatı, bu düzen üzere yaratanda kusurlu sıfatların bulunması olacak şey değildir!..
Ebu Hâmid Muhammed Remlî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 819 (m. 1416)’da Filistin’de Remle’de doğdu. 888 (m. 1483)’de Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde, Sünnet-i seniyyeye uygun itikâdı şöyle anlattı:
“Resûlullah efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra insanların en üstünü ve en hayırlısı, Hazreti Ebû Bekir’dir. Sonra Ömer-ül-Fârûk, sonra Osmân-ı Zinnûreyn ve sonra Aliy-yül-mürtezâ’dır (radıyallahü anhüm). Bu dört büyük zât, insanları hidâyete götüren Hulefâ-i râşidîn olup, zamanındaki müminler tarafından her birine halife olarak bîat edilmiştir. Bîat edildiği günde halifeliğe onlardan daha lâyık bir kimse yoktu. Resûlullah on kişinin Cennetlik olduğunu haber verdi. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talhâ bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Sa’d bin Zeyd ve Ebû Ubeyde bin Cerrâh’tır (radıyallahü anhüm).
Hazreti Ebû Bekr’in kızı Âişe-i Sıddîka, Resûlullahın mübârek hanımıdır. O, bütün kirlerden uzak ve her türlü şüpheden temizdir. Resûlullahın bütün hanımları, müminlerin tertemiz olan anneleridir. Hazreti Mu’âviye bin Ebî Süfyân, Allahtan gelen vahyin kâtibi ve O’nun emîn saydığı bir kimsedir.
Bu nizâmı yaratan Allahü teâlâ, (Hayy) diri, (Âlim) bilici, (Kadir) gücü yetici, (Mürid) dileyici, (Semî’) işitici, (Basîr) görücü, (Mütekellim) söyleyici ve (Hâlık) yaratıcıdır, ölmek, câhil olmak, gücü yetmemek, sağırlık ve körlük, söyleyememek birer kusurdur ve utanılacak şeylerdir. Bu kâinatı, bu düzen üzere yaratanda ve yok olmaktan koruyanda böyle kusurlu sıfatların bulunması olacak şey değildir. Allahü teâlâyı müminler âhırette, cihetsiz olarak ve karşında bulunmayarak ve nasıl olduğu anlaşılmayarak ve ihâtasız, yani bir şekilde olmayarak görecektir. Nitekim Peygamerimiz “Kıyâmet günü Rabbinizi, ondördüncü ayı gördüğünüz gibi görürsünüz” buyurdu.
Allahü teâlâ da, Kıyâmet sûresinin 22 ve 23. âyet-i kerîmelerinde meâlen; “Kıyâmet gününde (Peygamberlerin, evliyânın ve müminlerin) yüzleri parıldayıp ışık saçarlar. (Onlar) Rablerini (perdesiz) görücüdürler. (Cennet ehli, dâima hûrîler ve gılmânlar ile nimet, rahat ve huzur içinde olup, sabah ve akşam Allahü teâlânın cemâlini görmekle zevklenip, neşelenirler. O seçilmişlerin zikirleri; “Ey Allahım! Ben, senden, kerîm olan zâtını görmeyi istiyorum” diye yalvarmaktır)” buyurmaktadır.