Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur!
07/08/2020 Cuma Köşe yazarı A.D
Müminler genelde çok sıkıntı çekerler. Ancak çektikleri, Peygamberlerin ve
âlimlerin çektiklerinin yanında çok azdır, deryada bir damla bile değildir.
Abdiyet yani kulluk makamı, kendini yok saymaktır. Böyle olan
kimse, nefsini tanır, kendindeki bütün nimet ve meziyetleri Allah’ın emaneti
bilir. Allahü teâlânın emanetleriyle iftihar etmek, öğünmek kimsenin hakkı
değildir. Aksi takdirde, Kur’an-ı kerimde de bildirildiği gibi, Allahü teâlâ
bunları bizden alır ve acı azap eder.
Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda olan Müslümanlar genelde çok sıkıntı
çekerler. Ancak çektikleri, Peygamberlerin ve âlimlerin çektiklerinin yanında
çok azdır, deryada bir damla bile değildir. Peygamber efendimiz, hiçbir
peygamberin kendisi kadar sıkıntı, eziyet, acı çekmediğini bildirmiştir. Allahü
teâlânın en sevdiği kulu böyle sıkıntı çekince, bizlerin ufak bir
rahatsızlıktan dolayı isyan etmemiz, şikâyetçi olmamız uygun olur mu? Üstelik
üzüntü, sıkıntı, dert, elem, keder, Allah’ın sevdiği kullarının boynuna attığı
kementtir. İnsan, hep başkalarıyla meşgul olup gaflete düşer. Allahü teâlâ,
mümin kullarına dert ve bela vererek, bu gafletten uyandırır, onları
başkalarına bırakmaz, sadece kendisiyle meşgul eder. Onlar da başka şeyle
meşgul olmayıp dua eder, inler. Bu, Rabbimizin hoşuna gider.
Cenab-ı Hak, meleklere buyurur ki:
-Şu kötü kullarımı sevmiyorum. Onlar benim ismimi ağızlarına hiç almasınlar.
-Yâ Rabbi, peki biz bunlara ne yapalım ki, seni anmasınlar?
-Onlara çok para, çok sıhhat, çok neşe verin! Dünyaya dalıp, beni
unutsunlar. Şu iyi kullarımı ise, çok seviyorum. Onlar beni hep ansınlar, hiç
unutmasınlar.
-Yâ Rabbi, bunlara ne yapalım?
-Onlara dert, üzüntü, sıkıntı, hastalık verin! Böylece, her derde düştükçe
dua ederler. Bu hâlleri hoşuma gider. Onları sever, günahlarını affederim.
Onlar benim has kullarımdır.
***
Din Büyüklerimiz, (Bize çavuş değil, er lazım) buyurmuşlardır.
Er, emir vermez, peki der. Er olmak, kul olmak, en şerefli meziyet,
en şerefli rütbedir. (Ben Allah’ın kuluyum) hadis-i
şerifi, kulluğun, er olmanın önemini göstermektedir. Er olmayı kabul
etmeyen, kaybeder; çünkü sular daima denize doğru akar, tepeye doğru akmaz. Bu
nefsin azgınlığını durdurmak zor iştir. Bunu durduracak en iyi ilaç, peki
demektir; çünkü nefs, hayır der, yaratılışı öyledir; ama peki derse, dünya ve
ahiret saadetlerine kavuşur. Eshab-ı kiram, devenin üstündeyken kırbaçları yere
düşse deveden inerler, kırbacı kendileri alır, tekrar binerlerdi. Deveye inip
binmek zahmetli bir iştir. Buna rağmen, emir vermemek için böyle yaparlardı.
Hazreti Mevlâna buyurdu ki:
"Kendini unuttun mu seni anarlar. Kul oldun mu azat ederler!"
"Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur!"