Îsâ aleyhisselâmın dîni...

07/10/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın getirdiği hak dîne, ona nisbetle “Îsevîlik”, yerleştiği yer olan Nâsıra’ya nisbetle de “Nasrânîlik” adı verilmiştir. 

Allahü teâlâ, muhtelif zaman dilimlerinde, muhtelif coğrafyalarda yaşayan insanlara, dünyâda ve âhirette kurtuluşa ermeleri için, yol gösterici Peygamberler göndermiştir. Bu Peygamberlerden bir kısmı, yeni bir dîn getirmiş, bir kısmı ise, önceki dînin emir ve yasaklarını teblîğle vazîfelendirilmiştir. Yeni bir dîn getiren Peygamberlere “Resûl”ler denilir. Daha önceki Peygamberin dînini teblîğ eden zâtlara da “Nebî”ler denilir.

 

Yeni bir dîn getiren Peygamberlerden birisi de, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmdır. Hazret-i Mûsâ aleyhisselâma  “Tevrât” adındaki İlâhî kitap indirildi; “Mûsevîlik” dîninin esâslarını insanlara teblîğ etmesi emredildi. Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilen Peygamberler de, Mûsevîlik dîninin emir ve yasaklarını insanlara teblîğ ettiler. Peygamberlere karşı çıkan ve hattâ onları şehîd eden İsrâîloğulları, maalesef Tevrât’ı ve Mûsevîlik dînini değiştirdiler.

 

Allahü teâlâ, Kudüs yakınındaki Nâsıra şehrine yerleşmiş olan Îsâ aleyhisselâma, otuz yaşındayken Peygamberlik emrini bildirdi. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın getirdiği hak dîne, ona nisbetle “Îsevîlik”, yerleştiği yer olan Nâsıra’ya nisbetle de “Nasrânîlik” adı verilmiştir.

 

Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, insanların bir tek olan Allahü teâlâya inanmalarını ve O’nun emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmalarını istedi. İsrâîloğulları, maalesef onun dâvetini kabûl etmedikleri gibi, O’na karşı çıktılar. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, onlara [daha önceki bir makâlemizde bir kısmını zikrettiğimiz] birçok mûcizeler gösterdi. Fakat O’na pek az kimse îmân etti.

 

Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dîni, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm zamânına kadar devâm etti. Fakat, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm gelince, bunun dîni olan Îsevîlik, Mûsâ aleyhisselâmın dînini neshetti, yâni Tevrât’ın hükmü kalmadı, kaldırıldı. Bundan sonra, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dînine uymak câiz olmayıp, tâ Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın dîni gelinceye kadar, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînine uymak lâzım oldu. Fakat, İsrâîloğullarının çoğu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma ve ona gönderilen İncîle îmân etmeyip, Tevrât’a uymakta isrâr ve inâd ettiler. İşte Yahûdîlik ile Îsevîlik böylece ayrıldı.

 

Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmânlarından olan “Paul”, Îsevîliği kabûl ettiğini, Îsâ aleyhisselâmın kendisini, Yahûdî olmayan milletleri Îsevîliğe dâvet için şâkirt (talebe) tâyin ettiği yalanını uydurdu. İsmini “Pavlos” olarak değiştirdi. Çok iyi bir Îsevî görünerek, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînini bozdu. “Tevhîd”i (tek Allah inancını), “teslîs”e (üç tanrı inancına = Baba-oğul-rûhul-kuds (kutsal rûh);  “Îsevîlik”i de “Hıristiyânlık”a çevirdi; İncîl’i değiştirdi; Hazret-i Îsâ, Allah’ın oğludur, dedi...

 

Hazret-i Îsâ, kendisine îmân edenler arasından seçtiği “Havârî” adı verilen on iki kişiden, Allahü teâlâya îmân ve ibâdet edeceklerine dâir söz aldı.

 

İsrâîloğulları, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma çeşitli iftirâlarda bulunup onu öldürmeye karâr verdiler. Hazret-i Îsâ’yı aramaya başladılar. [Konumuza inşâallah yarın devâm edelim.]