İnsanlar yükselmeye elverişli olarak doğar
08/10/2024 Salı Köşe yazarı V.T
Herkesin ahlâkı değişebilir. Hiçbir kimsenin huyu, yaratılıştaki gibi
kalmaz...
Köstendilli Hasan Efendi Rumeli'de yetişen velîlerdendir. Halvetiyye tarikatında idi. 1610 (H. 1019) senesinde şimdi Bulgaristan’da bulunan Köstendil'de vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Âlimlerin çoğuna göre, insanlar iyiliğe, yükselmeye
elverişli olarak doğar. Sonra, nefsin kötü arzuları ve güzel ahlâkı öğrenmemek
ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, kötü huyları meydana getirir. Hadis-i
şerifte, (Herkes, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları
sonra anaları babaları, Yahudi, Hıristiyan ve îmansız yapar) buyuruldu.
Âlimlerin çoğuna göre, herkesin ahlâkı değişebilir.
Hiçbir kimsenin huyu, yaratılıştaki gibi kalmaz. Sonradan değişebilir. Ahlâk
değişmeseydi, Peygamberlerin getirdikleri dinler faydasız, lüzûmsuz olurdu.
Âlimlerin söz birliği ile koymuş oldukları terbiye ve cezâ usûlleri abes
olurdu. Bütün ilim adamları, çocuklarına ilim ve edeb vermiş ve terbiyenin
fayda sağladığı her zaman görülmüştür...
O hâlde, ahlâkın değiştiği güneş gibi meydandadır. Şu
kadar var ki, bazı huylar pek yerleşmiş, ruhun hâssası gibi olmuştur. Böyle
huyları değiştirmek, yok etmek pek müşkil olur. Böyle ahlâk, en çok, câhil,
kötü kimselerde bulunur. Bunu değiştirmek için, ağır riyâzet ve çok mücâhede
lâzımdır. Nefsin zararlı, kötü isteklerini yapmamak için çalışmaya (Riyâzet) denir.
Nefsin istemediği faydalı, güzel şeyleri yapmaya (Mücâhede) denir.
Câhiller, ahmaklar, huy değişmez diyerek, nefis ile
mücâhede ve riyâzet etmiyorlar. Kötü huylarını temizlemiyorlar. Böyle kabûl
edip de, herkes kendi hevâsına [arzusuna] bırakılırsa, kabahatli olanlara cezâ
verilmezse, insânlık kötülüğe gider. Bunun için, Allahü teâlâ, kullarına
merhamet ederek, onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için
Peygamberler gönderdi. Bu muallimlerin en yükseği olarak, habîbi olan Muhammed
aleyhisselamı seçti. Onun şeriatı ile, önce göndermiş olduğu
bütün şeriatları değiştirdi. Onun dîni, bütün dinlerin sonuncusu oldu.
Böylece, iyiliklerin hepsi, terbiye usûllerinin cümlesi, Onun parlak dîninde
yer almıştır.
Aklı olanların, iyiyi kötüden tefrîk
edebilenlerin, bu dinden elde edilmiş olan ahlâk kitaplarını okuyarak,
öğrenerek ve işlerini buna göre tanzîm ederek, dünyada ve âhırette rahata ve
huzura, saadete, kurtuluşa kavuşması ve böylece âile ve cemiyet hayatının
düzenine yardım etmiş olması lâzımdır. İnsanın birinci vazîfesi de budur.