"Zındıkların îtikatlarından Allahü teâlâya sığınırız!"
08/11/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Hasîb Dürrî Efendi Gâziantep velîlerinden olup 1848 (H. 1264)
senesinde Anteb'in Karacaoğlan Mahallesinde doğdu. Küçük yaşta ilim tahsîline
başladı. İyi bir medrese tahsîli gördü. Şuaybzâde Ali Âkif Efendinin feyizli
sohbetlerine katılarak Nakşibendî-Müceddidî icazeti aldı. Ali Âkif Efendinin
hoca silsilesi Abdullah-ı Dehlevî hazretlerine ulaşır. 1913 (H.1332) senesinde
vefât etti.
Bir sohbetinde de şunları anlattı: Yüksek üstadımız İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki: İyi biliniz ki, bid'at sahibi ile konuşmak,
kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır. Yetmişiki türlü bid'at
sahibi vardır. Bunların içinden en kötüsü, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi
ve sellem” Eshâbına düşmanlık edenlerdir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde,
bunlara kâfir diyor. Sûre-i Fethin son âyetinde meâlen, (Senin
Eshâbına kâfirlerin düşman olması için) buyuruldu.
Kur'ân-ı kerimi ve İslâmiyeti bizlere bildiren, Eshâb-ı kirâmdır. Onlardan biri
kötü olursa, Kur'ân-ı kerim, sağlam olmaz. İslâmiyete güven kalmaz. Kur'ân-ı
kerimi, Hazreti Osman topladı. Ona dil uzatılırsa, Kur'ân-ı kerime dil
uzatılmış olur. Zındıkların böyle îtikatlarından Allahü teâlâya sığınırız!
Eshâb-ı kirâm arasındaki ayrılıklar, muharebeler, nefislerine uyarak değildi.
Onların mübârek nefisleri, insanların en iyisinin sohbetinde bulunmakla,
kalbleri cilâlıyan sözlerini dinlemekle, tezkiye bulmuş, emmârelikten
kurtulmuştu. Nefislerinde, İslâmiyete uymayan istek kalmamıştı. Şu kadar
biliyoruz ki, Emîr haklı idi, Ona karşı duranlar hatâ etti. Fakat, bu hatâları,
ictihâdda yanılma idi. İctihâd hatâsı, fısk, günah değildir. Hattâ, ayıplamaya
bile izin yoktur. Çünkü, ictihâdda hatâ edene de, bir sevap vardır. Evet,
nasipsiz Yezîd, Eshâb-ı kirâmdan değildi. Onun tâlihsizliğine karşı, kim ne
diyebilir ki, hiçbir kâfirin yapmadığı işi, o bedbaht kimse yapmıştır. Ehl-i
sünnet âlimlerinden bazısının, ona lânete izin vermemesi, onun işini
beğendikleri için değil, belki pişman olmuş, tevbe etmiştir dedikleri içindir.
Hasîb Dürrî Efendinin tasavvuf esaslarından bahseden
şiirlerinden biri:
Tarik-i Nakşibendde şart-ı evvel terk-i
bid'attir
İkinci, îtikâd-ı ehl-i sünnet
ve'l cemâattir
Üçüncü gaflet ile ettiği cürme
edip tevbe
Maâsî semtine gitmem deyü azm
ile niyyettir.
Düşerse kalbine bir katre
nâgeh çirk-i isyândan
Anın sabunu istiğfârdır, âbı
inâbettir.
Azimet râhını derpiş edip her
bir umûrunda
Güzel ahlâk ile her dem
tahallük istikâmettir