İslâm düşmanlarının tefsirlerini okumak!..
09/03/2022 ÇarşambaKöşe yazarı H.Y
"Bize, tefsîr
kitaplarına göre amel etmek emrolunmadı Fıkıh (ve ilmihâl) kitaplarına
tâbi olmamız emredildi."
Dilimizin
âfetleri -35-
Kur’ân-ı kerîmi
değiştirmek ve İslâmı içeriden yıkmak için, İslâm düşmanlarının hazırladığı
bozuk tefsirleri okumak, insanın küfre düşmesine bile sebep olur. (Berîka) sonunda,
raksın harâm olduğunu anlatırken diyor ki: (Bize, tefsîr kitaplarına göre
amel etmek emrolunmadı Fıkıh [ve ilmihâl] kitaplarına tâbi olmamız emredildi.)
Osmânlı devletindeki
âlimlerden Nûh bin Mustafâ Konevî “rahime-hullahü teâlâ”, Muhammed
Şihristânînin “rahime-hullahü teâlâ” (Milel ve Nihal) kitâbına
yaptığı tercümede diyor ki:
(İsmâiliyye) fırkasında olanlar,
imâm-ı Ca’fer Sâdık'ın büyük oğlu İsmâil’in yolundayız dedikleri için, bu ismi
almışlardır. Bunlara (Bâtıniyye) fırkası da denir. Çünkü
Kur’ânın zâhir manâsı olduğu gibi, bâtın manâsı da vardır. Zâhir manâsı,
fıkıhçıların kalıplaştırdığı belli ve sınırlı şeylerdir. Bâtın manâsı ise,
Kur’ânın iç manâsı olup uçsuz denizdir dediler. Zâhir manâyı bırakıp, bâtın
dedikleri, kendi uydurdukları şeylere inandılar. Hâlbuki, Peygamberimiz
“sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı kerîmin zâhir, açık manâsını
bildirdi. Zâhir manâyı bırakıp, iç manâ uydurmak, küfür olur. Zındıklık olur.
Bu hîle ile, İslâmiyeti yok etmeye çalıştılar. Çünkü, (mecûsîler) yani
ateşe tapanlar, İslâmın yayılmasını önleyebilmek için, reîsleri Hamdan
Kurmut, bu bölücülüğü ortaya çıkarıp, (Karâmıta) devletini
kurdu. Hacıları katletti ve Hacer-i esvedi Kâbe'den çıkarıp Basra'ya getirdi.
(Cennet, dünya lezzetleri, Cehennem de, dînin ahkâmına uymaktır) dediler.
Harâmlara, güzel sanat ismini verdiler. İslâm dîninin kötü huy, fuhuş dediği
ahlâksızlıklara moral eğitimi diyerek gençleri sefâlete sürüklediler.
Devletleri İslâmiyete çok zarar verdi. 372 [m. 983] de gadab-ı ilâhîye
yakalanıp mahvoldular...
Tefsîri, nakil
sûretiyle yapmak lâzımdır. Tefsîr yapabilmek için, şu onbeş ilmi bilmek
lâzımdır: Lügat, nahv, sarf, iştikak, meânî, beyân, bedî’, kırâat, üsûl-i din,
fıkıh, esbâb-ı nüzûl, nâsih ve mensûh, üsûl-i fıkıh, hadîs, ilm-i kalb. Bu
ilimleri bilmeyen kimsenin tefsîr yapması câiz değildir. İslâm ahkâmına uyan,
râsih ilimli âlimlere Allahü teâlânın vâsıtasız olarak ihsân ettiği ilme (Mevhibe) veya (Kalb
ilmi) denir. Hadîs-i şerîfte, (İlmi ile amel edene, Allahü
teâlâ bilmediklerini bildirir) buyuruldu...
Yukarıdaki on beş ilme mâlik olmayan kimsenin, tefsîr yapması câiz değildir. Yaparsa, kendi görüşü ile yapmış olur. Cehennemde yanmaya müstehak olur. Hadîs-i şerîfte, (Kırk gün ihlâs ile İslâmiyete uyan kimsenin kalbini, Allahü teâlâ hikmet ile doldurur. Bunları söyler) buyuruldu. Müteşâbih âyetlere manâ veren kendi görüşü ile tefsîr yapmış olur. Bid’at sâhiplerinin tefsiri böyledir.