"Hesap vereceğini düşünen az konuşur”
09/04/2024 Salı Köşe yazarı V.T
Ömer bin Abdülazîz: “Kendimi överim korkusu ile birçok sözleri söylemekten
kaçınırım.”
Ömer bin Abdülazîz hazretleri Tâbiînin büyüklerinden olup adâleti, insâfı
ve güzel ahlâkı ile meşhur sekizinci Emevî halîfesidir. Hazret-i Ömer’in
oğlunun torunudur. 679 (H.60) târihinde Medîne’de doğdu. 720 (H.101) târihinde
Humus’ta şehîd edildi. Halîfeliğini adâlet ile yürütüp, Hulefâ-i Râşidîn’in
(Dört büyük halîfe) yolundan ayrılmadı. Zamanında kurt ile kuzu berâber yaşadı.
Devrinin âlim ve velîlerinden Mâlik bin Dinâr hazretleri anlatır: Ömer bin
Abdülazîz halîfe olduğunda bir çobanın şöyle dediği işitildi: “Acaba bu temiz,
âdil halîfe kimdir?” Çobana; “Böyle olduğunu nereden anladın?” diye
sorulduğunda; vazîfesi dağ bayır demeyip koyun otlatan, çeşitli yırtıcı
hayvanların tehlikesini pek iyi bilen çoban, sâfiyetle bulduğu teşhisiyle şu
cevâbı verdi: “Âdil bir halîfe başa geçince, kurtlar kuzulara saldırmaz. Oradan
anladım...
Ömer bin Abdülazîz hazretlerinin yanına birisi gelerek; “Falanca kimse, sizin
için şöyle, şöyle söylüyor” dedi. Ömer bin Abdülazîz; “İstersen bu işi
araştıralım. Eğer yalancı isen, Hucurât sûresinin altıncı âyet-i kerîmesinin
hükmüne göre; söylediğin yanlış ise, Kalem sûresi on birinci âyet-i kerîmesinin
hükmüne göre mesûl olursun. Her iki hâlde de mesûl olursun. İstersen üçüncü
hâli tercih edip, seni affedelim ve bu meseleyi kapatalım” dedi. Bunun üzerine
o kimse tövbe edip, bir daha böyle bir şey yapmam dedi.
Ömer bin Abdülazîz hazretleri Evzâî’ye yazdığı bir mektubunda; “Biliniz ki,
ölümü çok hatırlayan kimse, az bir dünyâlık ile iktifâ eder, konuştuğu
kelimelerin hesâbını vereceğini düşünen çok az konuşur, ancak lüzumlu sözleri
söyler” buyurdu. Yine buyurdu ki: “Kendimi överim korkusu ile birçok sözleri
söylemekten kaçınırım.”
Bir kimse, Ömer bin Abdülazîz hazretlerine gelip, birinin kendisine
zulmettiğini söyledi. Gelen kimseye; “O kimseden hakkını almış olarak, Allahü
teâlânın huzûruna gitmektense, o kimsede hakkın olarak Allahü teâlânın huzûruna
gitmen daha iyidir” buyurdu.
Bir Cuma namazını kıldırdıktan sonra, insanların arasında oturdu. Sırtındaki
elbisenin iki tarafı da yamalı idi. Birisi kendisine; “Ey müminlerin emîri!
İmkânlarınız var. Daha kıymetli elbise giyseniz olmaz mı?” dedi. Ömer bin
Abdülazîz hazretleri bir müddet düşündü ve başını kaldırıp; “Varlıklı hâlde
iken iktisad etmek ve hakkını almaya gücü yettiği hâlde affetmek, hakkını helâl
etmek çok makbûl ve çok fazîletlidir” buyurdu.