"O gün mahşer yerine bölük bölük gelirsiniz!”
09/06/2019 Pazar Köşe yazarı V.T
"Kıyâmet günü ümmetim oniki sınıf olarak haşrolunur ve mahşer yerine
gelirler..."
Niksârlı Muhyiddîn Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Tokat’ın Niksar
ilçesinde doğdu ve tahsilini burada tamamladı. Sultan İkinci Bâyezîd Hân tahta
geçtiğinde İstanbul’a davet etti. Ayasofya’daki tefsîr derslerinde Sultan da
hâzır bulunurdu. Bir dersinde şunları anlattı:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Nebe’ sûresi onsekizinci âyet-i
kerîmesi hakkında meâlen; “Sûra üfürüleceği o gün, (mezarlardan
kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz” suâl edildiğinde ağladılar.
Hattâ mübârek gözlerinden akan gözyaşları toprağa damladı ve buyurdular
ki: “Ey bu suâli soran kişi, çok büyük bir işten sordun. Kıyâmet günü
ümmetim oniki sınıf olarak haşrolunur ve mahşer yerine gelirler. Bir bölük
insanlar, hayvan sûreti üzere kabirlerinden haşrolunurlar. Kendileri için bir
ses gelir. Bunlar, namazlarında gevşek davrananlardır. Tövbe etmeden öldüler.
Bu hâlleri, kendilerine verilen bir cezadır. Cehenneme atılacaklardır. Allahü
teâlânın Kur’ân-ı kerîmde şöyle buyurduğu kimselerden olurlar: “Onlar,
namazlarından gâfildirler” (Mâun-5). Ümmetimden bir bölüğü de, yüzleri ay
gibi parlak bir hâlde haşrolurlar. Sıratı şimşek gibi geçerler. Allahü teâlâ
katından bir münâdî şöyle der: “Bunlar sâlih amel işleyip, günahlardan
kaçınanlardır. Beş vakit namazı vaktinde ve şartlarına uygun olarak cemâatle
kılarlar. Bunlar, tövbe edip öyle vefât ettiler. Allahü teâlâ, kendilerine saadet
nasîb etti. Onlar, Cennete gireceklerdir. Allahü teâlâ kendilerinden râzıdır.
Onlar da Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen
bunları şöyle bildirdi: Gerçekten 'Rabbimiz Allahü teâlâdır' deyip de
sonra amellerini ihlâs ile, yapanlara (ölüm ânında) melekler inecekler de
şöyle diyecekler: (Gelecekten) Korkmayın ve (geçene) mahzûn
olmayın! Size vaat olunan Cennetle müjdelendiniz.”
Muhyiddîn Efendi, Ayasofya Câmii'nde Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini
tamamlayınca, talebelerine ve cemâate dönüp şöyle buyurdu:
“Allahü teâlâdan Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini okutma işini tamamlamam için
bana mühlet vermesini niyaz etmiştim. Allahü teâlâya hamdü senalar olsun ki,
duâm kabul oldu, dersimi tamamladım. Şimdi duâm odur ki, ömrüm îmân ile son
bulsun. Son nefesimde Kelime-i şehâdeti söyleyerek rûhumu teslim edeyim."
Sonra gönülden duâda bulundu. Orada bulunanlar hep bir ağızdan 'âmin' dediler.
Muhyiddîn Niksârî, evine varınca hastalandı. Çok geçmeden de 901 (m. 1460)’da
İstanbul’da vefât etti.