Bir mürşit arıyordu...
09/09/2020 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Evliyânın büyüklerinden Muhammed Bâkî Billâh hazretleri,
1603'te Delhi’de vefât etti.
Bu zât henüz genç idi.
Ve ilim öğrenmek istiyordu.
Hattâ bu aşkla yanıyordu.
Ama öğretecek biri lâzımdı.
İşte öyle bir zâtı arıyordu.
Ama ne aramak!?.
Yaşlı annesi onu görüyordu.
Ve bu hâline çok üzülüyordu.
Öyle ki, gece yarılarında sahrâlara çıkıp, duâ ediyordu oğlu için.
Bir gece yine çıktı.
“Yâ Rabbî, ya oğlumu murâdına kavuştur, ya da benim canımı al ki, artık
tahammülüm kalmadı” diye yalvardı.
İşte o gece bir rüyâ gördü oğlu.
Bir mübârek zâtı görmüştü.
Muhammed Emkenegî hazretlerini.
Uyanınca sevince garkoldu.
Ve o gün Buhâra'ya gitti.
Sevinçle bu zâtın huzûruna girdi.
Birlikte bir odaya çekildiler.
Baş başa sohbet ettiler.
Bu sohbetler üç gün sürdü.
Üç günün sonunda;
“İşiniz tamam oldu. Hindistan'a avdet edin. Orada çok büyük bir evliyâ sizi
bekliyor. Sizden feyiz alarak zamânın kutbu olacak ve cümle âlem, onun
irşâdıyla nurlanacak” buyurdu.
O, bu emri aldı.
Ve hemen Serhend'e vardı.
İmâm-ı Rabbânî’yi buldu.
Ve onu yetiştirdi ki, bu dünyâ, böyle yüksek bir zât görmemişti.