"Sana birinci vasiyetim ilmihâlini iyi öğren!"
09/10/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Ebû İshâk Kâzerûnî hazretleri büyük velîlerden olup Çin,
Hindistan, İran ve Anadolu'da İslâmiyetin yayılmasında büyük hizmeti geçen âlim
ve mücâhidlerdendir. İsmi İbrâhim bin Şehriyâr'dır. 963 (H.352) senesinde
İran’da Şîrâz civârındaki Kâzerûn kasabasında doğdu. 1034 (H. 426) senesinde
Kâzerûn'da vefât etti. Kur'ân-ı kerîm okumayı ve temel dînî bilgileri
öğrendikten sonra Ebû Abdullah Hafif'in derslerine devâm etti. Zâhirî ve bâtınî
ilimleri tahsîl etti.
Kâzerûnî hazretleri, vefâtından önce oğluna şu vasiyette
bulundu:
-Kıymetli yavrum! Sana yaptığım bu vasiyete sıkı sarılıp onunla
amel edesin. Böylece Allah yolunda muvaffak olup saîdlerden ve reşîdlerden
olasın. Sana birinci vasiyetim, din ilimlerini, ilmihâlini iyi öğrenip, bunu
dâimâ arttırmandır. Çünkü tarîkat ve hakîkat ehli olsun kim olursa olsun herkes
bu ilme muhtaçtır. Tabii din bilgilerini Ehl-i sünnet âlimlerinden ve
eserlerinden öğrenmek insanın derece ve kıymetini artırır. Tasavvuf ilmini
öğrenmek yâni kalbini temizlemek, kötü huylardan kurtulmak içindir. Allahü
teâlâ Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ân-ı kerîmde; (Yâ
Rabbî! İlmimi artır) diye duâ buyurmasını emretti. Fıkıh
ilmini öğrenmeyi ve bu ilmin dünyâ ve âhiret saâdetine vesîle olacağını
bildirdi...
Fıkıh ilmini ve ilmihâlini öğrendikten sonra bütün işlerini,
ibâdetlerini buna uygun yapmalısın. İlim ile dünyâlık elde etmekten uzak dur.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Her kim âhiret amelleri ile dünyâlık
taleb ederse, o kimsenin bu amellerden âhirette hiç nasîbi yoktur, fayda ve
bereketini göremez. Yüzünün nûru gider, onu saîdler, cennetlikler zümresinden
yazmazlar, adını cehennemlikler arasına yazarlar.)
Übey bin Kâ'b'ın (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i
şerîfte buyruldu ki: (Bu ümmetten olup da âhiret işlerini
dünyâ işlerine tercih edenlere müjdeler olsun. Onlar yüce insanlardır. Allahü
teâlânın yardımına kavuşmuşlardır. Dünyâyı âhirete tercih edenlere ise âhirette
hiç nasîb yoktur.)
Abdullah bin Mübârek'e; "Selef-i sâlihîn kimdir?" diye
sorduklarında; "Dîni için dünyâdan yüz çevirenlerdir" buyurdu. İşte
bu hâle erdikten sonra, dâimâ takvâ üzere olman Allahü teâlâdan korkman
lâzımdır. Böylece Allahü teâlânın sevgili kullarından olabilirsin. İnsanların
yanında azîz ve kıymetli olursun. Açık ve gizli iken Allahü teâlâdan korkup,
içini ve dışını edeplendiren kimse, Hak teâlânın rızâsını kazanmış olur.